Gündem

Temrin

Adadayız işte, hayal ettiğin gibiyiz…. Gördüğün, duyduğun herşey, anlatırken heyecandan ağzından taşan kelimelere layık. Şimdi şu rakının eflatununda çözülürken anlıyorum ne demek istediğini. Sıkıntısı bile sahte, eğlencesi neşesiz, bilgisi bilgeliksiz yaşamlara uzaktan bakmanın tenhalığında yıkanıyor ruhumuz.

Özlemeyi sevmedin nedense, gözü gözüne, dizi dizine değmeli sevdiğinin. Sevmek, birinin kıymetini bilmek, onların ardından gitmekle (veya gitmemekle) öğreniliyor belki de, sevmeye dair verilen sözler hayatla sınandıkça kıymetlenebilir. Hatta sözler bozulsa bile sevmek devam edebilir. Bunu bilince anlıyorum, sevdin sen burayı.

Gittiğinde başkaları oldu, birbirimizin gözlerine bakıp güldüğümüz oldu, yüreğimin yanaştıkları da. Cılızmış hepsi, hani Cin Ali’ler yapardık ya onun gibi cılızmış içi, bir bir yolcu edip uğurlarken anladım, birlikte adaya gelmemişiz hiç.
“Birgün tüm dünyayı sevebileceksin, çünkü hayatının temelinde anlamak var.“ demiştin ya? Birinin ancak birçok kişiden öğrenilenlerle sevilebileceğini, sevmenin bir temrin meselesi olduğunu… Hala anlayamadığım ve anlayamayacak olduğum sözler var içlerinde, çok uzun geliyor cümleler bazen. Sıkıştırıp hepsini bir dakika içinde anlamak istiyorum ama olmuyor. Emeklilik gibi… Parayı verip emekliliği kapamıyoruz hayattan, yaş haddini beklemek zorundayız, muhakkak o yılları bir yere vakfetmek zorundayız,.

Siyah beyaz filmler tadında iki insanın birbirine bakışını hayal ediyorum sana baktıkça. Bu dünyadan çok film karesine yakışıyorsun. Yaşadığın ve yaşamadığın, zihninde yazdığın tüm hikayeler ağızlara layık. Rüzgar Gibi Geçti olmayabilir, içinde Rita olmayabilir. Ya da misal Casablanca’daki gibi fonda As Time Goes By çalmayabilir, kadın sonunda uçağa binip gitmek zorunda kalmayabilir. The Bridges of the Madison County’deki gibi olmayabilir, filmin sonunda o arabanın kapısı açılabilir…

Her iki kişilik hikayenin anlatılsa roman olacak bir yanı vardır, her ilişkinin üçüncü bir kişinin allame-i cihan olsa anlayamayacağı iki kişilik sırları, üzeri sessizlikle örtülmüş yalanları, can yakıcı gerçekleri vardır; fakat nihayetinde her insanın başka bir insanın kucağına ihtiyacı da vardır. Bugüne dek meselenin bu yanıyla ilgiliydim hep, belki de hayat tarafından en çok bu yüzden dolandırıldım. Diğer yandan aşkın sanıldığı kadar şiirsel olmadığına da inandım, zira şiir de o kadar şiirsel değildir ki.

Çünkü bir gün kapıdan Vivien Leigh’a benzeyen bir kadın veya Robert De Niro’ya benzeyen bir adam geçebilir!

Giderken bana “insan mizacında olmayan şeyleri yapmamalı, kalmamalısın burada, çünkü gözlerin benimle geliyor ve sen bunu görmezden geliyorsun” demiştin. Tam da şu ay ışığına karşı, aradan bilmem kaç yıl geçmişken bu cümleyi düşünüyorum. Sen benim yol arkadaşımsın, gidenlerin aksine kalansın, benden gitmeyen, yeryüzünün kıyamet yeri olduğunu bile bile ateş üstünde yürüyensin; yokluğunda senin varlığına yaslanmakla geçti zaman. Kalmam büyümemle ilgili bir şeydi, kendimle kalarak, kavga ederek ve en sonunda barışarak anladım nasıl bir şey olduğumu, mizacımda olmayan bir şeye kalkışınca fena halde tökezlediğimi, hasta olduğumu. Başka türlüsünü beceremediğimi, becersem bile sürdüremeyeceğimi… Sanırım sana alıştığım gibi kendime de alıştım, arkadaş olmayı kendimle kaldığım zamanda öğrendim. Her düşüp dizlerimi kanattığımda yaramı sevmeyi öğrendim. Ne dersin ahbap tüm dünyayı sevme zamanım geldi mi?

Büyüyoruz, büyümeyenler de az haliyle değişiyor. Bıraktığın gibi değilim, daha güzelim, içim daha güzel, bakışlarım insanca.

Ev ile yol arasındaki çatışmada geçiyor hayat; macera ile huzur arasında, kapıdan geçenin ardından gitmek ile evin içinde duranla durmak arasında… Sonra biri çıkıyor karşına, hem yolun hem evin oluyor; hem maceran hem huzurun, kapıdan geçenin ve evde duranın oluyor. Evin içinde bir soluk, yastıkta bir iz, kendi kokuna karışmış bir koku, yanında durunca farkına bile varmadan elini tuttuğun biri oluyor. Evin içinde, hiç de “şiirsel” olmayan bir anda odadan odaya geçişini seviyorsun misal, onu bilişini seviyorsun, bilinmeyi… Kokun kokusuna kardeş oluyor ve gün içinde ne olursa ona anlatmayı geçiriyorsun kafandan daha olurken, her ne oluyorsa. Sonra, günün sonunda onunla kalıyorsun. Gitmiyorsun…

Aşk mı bu şimdi? Sevgi mi? Alışmak mı? Artık onu da pek önemsemiyorsun…

[adrotate banner=”134″]

Dikkati Çekenler

57 Yorum

  1. Sevmek bir temrin meselesidir. doğru düşünmüşsünüz.

  2. ada misafirinin bilgeliğine sizinki karışmış.

  3. haklısınız sn. Sökmen herkes büyümüyor. bir kısmımız yıllar boyu çocukluğuna saklanıp büyümüyor. Bir kitap yapmayı düşünür müsünüz?

  4. Çok teşekkürler, uzun oldu, bekledik yazmadınız, çok özledik sizi, görmesek de tanımasak da…

  5. Ağlatıcı güzellikte hissediyorsunuz. Ruhunuz peak noktasında.

  6. Aşmışsınız, bitirmişsiniz. Çıldırmışsınız siz. Ağlarım ben bu güzelliğe!!!!!

  7. son cümleden çok etkilendim. Özel bir ruhsunuz siz, hiçbir zaman doymayacak ve eşini bulamayacak türden. Çünkü bu dünyaya bu kadar azboyutlu bir dünyaya ait değilsiniz.

  8. Bıraktığın gibi değilim, daha güzelim, içim daha güzel, bakışlarım insanca…

    Mütevazi diyeceğim ama değil daha değerli bir sıfatı hakediyorsunuz. az kalıyor bu…

  9. “Diğer yandan aşkın sanıldığı kadar şiirsel olmadığına da inandım, zira şiir de o kadar şiirsel değildir ki” diyerek yine farkettirmemeye çalıştığınız farkınız ortaya çıkmış.

  10. hayat tarafından dolandırılmak? mümkün değil, siz hayatın bizzat gerçek tarafını bulup dokunansınız.

  11. Yazınızı okurken tüm dış seslere kulaklarımı kapatıyorum çünkü bu güzel satırlara zarar vermek istemiyorum.Elinize,yüreğinize sağlık…

  12. Bigane, Nara, Dilemma ve en son Temrin…………… Muhteşem! Eline sağlık sayın yazar.

  13. çok eskilerden seni unutmayan biriyim. Tanımaktan şanslı olduğunu düşünerek. Evet değişmişsin ama hep güzeldin. İçin de dışın da. Herzaman da bu kadar sevimli ve harikaydın.

  14. Arızalı bir ruhsun sen! Hiçbir yerde barınamayan. İnsanların içindeyken bile tüm kainatı kanat takıp gezen. Harika bir yazı olmuş Seçil’cim. Muhteşem. Amerika’ya döner dönmez ayağımızın tozuyla okuduk.

  15. Temrin!!!!! yani tekrar yaz, tekrar tekrar yaz. Sevgiler,

  16. yazarın kendiyle yüzleşme hikayesi korkularından ibaret. korkularından rahatsız olmuş bir dönem. onları aşamadıkça özgürleşemeyeceğini bilmiş, farketmiş. Kalemine sağlık o güzel gözlü yazarın.

  17. Yorumlara bakılırsa yazar yorumları okumuyor ama yine de kendisine eline sağlık diyorum. Çünkü bu yazıyı okuyunca illa ki birşey söylemek istiyor insan.

  18. Aşk mı bu şimdi? Sevgi mi? Alışmak mı? Artık onu da pek önemsemiyorsun…

    Yıllardır arayıp da bulamadığımız cümle.

  19. yapış yapış değil, insan gibi. sizi diğer kadınlardan ayıran sadelik ve güzellik 🙂

  20. aşka ve hayata inanmayanların okuması gereken yazı olmuş. sade bir üslup ve vurucu darbelerle.

  21. tutkunuz kaleminizden akmış. katılıyorum öteki yarınızı bulmanız zordur. hem tutkulu hem edepli bakışınıza hayran oldum.

  22. mimarım. o kadar çok yazılarınızı okudum ki beyoğlunda bir apartman var her geçişimde ikinci katında siz oturuyorsunuz varsayıyorum. içeride oturmuş bir sigara ve bir kahveyle yazılar yazıyorsunuz. cidden. her geçişimde böyle hissediyorum. tuhaf mı? sizin yüzünüzden 🙂

  23. sakin ama bir o kadar eğlenceli, sıradışı, sevimli varlık! Seçil Sökmen’den bahsediyorum.

  24. geçmez hanımefendicim o kapıdan vivien e benzeyen kadın yıllardır bekliyorum

  25. Sıcak yazı, soğuk bir kişilik. Duyarlı ama diğer yandan umursamaz. Biraz da kibirli ve üstten bakan bir duruş. Fakat başkaldıran, söylemek istediğini sakin sakin anlatan, sınırları zorlayan bir zeka……….. Olmadığınızı söylemezsiniz umarım! Kadın aklımı başımdan alabilirsiniz. Ben okumaktan korkuyorum sizi.

  26. Sıcacık bir yazı. Herkesin kendini bulabileceği türden….

  27. Artık eskisi gibi her haftasonu birileri ile dışarı çıkmak istemiyorum. Beni yoran ilişkiler, yeni tanışmalar, yeni yüzler aramıyorum. Eski dostlukların da özetini çıkarmaya başladım. Çoğu sizi tanıdıktan sonra oldu.

  28. Yaşamışlığın, görmüşlüğün, geride kalmış üflenmiş doğum günü mumlarının bir sonucu kendiliğinden ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde bu olgunluk. Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu yaşadığına göre değişiyor bu olgunluk çağına ermek. Güzel güzel olgunlaşmışsınız. Çürümeden… 🙂

  29. Sabah sabah İzmir uçağını beklerken okudum yazınızı. İçimi ısıttı.

  30. Bir toplantım var, ona yetişmeye çalışıyorum. Sabah kahvesiyle evden çıkmadan okudum. Canım ne toplantıya gitmek istiyor şu anda ne de yola çıkmak. İçimde uyuyan birşeyi uyandırdınız. Bastırılmış, büyümemiş, sindirilmiş. Yazmak güzel de çaresini de söyleyin

  31. gidiyor güzel yazar. feci bi kayıp benim için.

  32. yazılarınızla bugün tanıştım ve çok beğendim. başarılarınızın devamını dilerim.

  33. neşeli canlı mutlu üslubunuz ve bir o kadar derin duyuşunuzu hissetmek güzeldi.

  34. Boş versene biz aşık olmayalım birbirimize..
    Konserlere gidelim, maça gidip küfür edelim, uçurtma uçuralım, kumsalda uzanıp deli gibi içelim.
    Gecede yıldızlara bakabiliriz..
    Bisikletle gezerken yagmur yagsın, sırıl sıklam olalım.
    Bisikletin zinciri atsın, sen yine ellerini kirlet yaparken ben sileyim..
    Bana kek yap..
    Balık tutalım, sonra tekrar denize atalım.
    Boş ver aşık olmayalım biz bebeğim.
    Aşk korkutucu, aşk yorucu, aşk zarar verir..
    Beraber eğlenelim en iyisi, ama hep ve tek benimle uyu

  35. Cevabınızı alamadım SN. SÖKMEN! Bekliyorum 🙂

  36. duygu insanı, paris aşığı, londra yakışığı:)

  37. Göremiyoruz artık sizi dışarıda. Evinize mi kapandınız?

  38. Yumuşacık ama asla yapışık değil, eğlenceli ama yılışık değil, bilgi küpü, zeka küpü bişey işte. Çok da güzel yazmış, son paragrafla nokta atışı yapmış.

  39. Temrin’in manasını bilmiyordum… Tekrar edilerek öğrenilen demekmiş. Yazı çok güzel olmuş.

  40. Son paragrafa bayıldım. Akıcı, duru bir dil ve net bir anlatım olmuş.

  41. Dünyanın en tatlı, eğlenceli, sevimli ve yaramaz kadını 🙂 Pek keyiflidir efendim. Tabi kendisine ulaşabilirseniz. Candır, dosttur, insandır. Akıl küpüdür.

  42. Siz bir sihirbazsınız. Türkçeyi en güzel haliyle kullanan, sözlerin yüksek aritmediğini en vurgulu ve en kısa haliyle yapan kocaman bir kalp… Şiirsel bir bakış…. Muhteşemsiniz Sn. Sökmen.

  43. Her iki kişilik hikayenin anlatılsa roman olacak bir yanı vardır, her ilişkinin üçüncü bir kişinin allame-i cihan olsa anlayamayacağı iki kişilik sırları, üzeri sessizlikle örtülmüş yalanları, can yakıcı gerçekleri vardır; fakat nihayetinde her insanın başka bir insanın kucağına ihtiyacı da vardır…….

    TOplumun üzerine dedikodu yaptığı konuları sizin bu kadar toleranslı şekilde ele almanız beni şaşırttı. Bilgelik var ruhunuzda….

  44. Şirin, yaramaz, akıllı, iyi kalpli sihirbaz 🙂

  45. Temrinle öğrenilir sevmek, temrinle öğrenilir susmak, gözlerin temrinle boyanır yıldızlara.

    Harika bir yazıydı. Ama siz yine birkaç ay ara verirsiniz.

  46. Ekşi sözlük’ten sildirdiği haliyle yazar için yazılanı yazıyorum.

    “Teoman’ın dişisi, yürek ve keyif kişisi, arızanın tanrısı, iyliğin atardamarı”

    Niye sildirdi ki oradaki yorumları?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu