HaberSpor Haberleri

Porto-kal soyulur mu, tadına doyulur mu…

teomanakbennn1701Yenebilirdik’e çok takılmamak lazım. İlk Porto maçını ve dün gecenin ilk yarısını düşününce, sonuç için tek şey söylenebilir, fantastik.

Sahanın her köşesinde ayrı hataya imza attığımız bir ilk yarıyı Hakan taçlandırıp, penaltıyı da görünce kalemizde, ikinci yarı işlerin daha kötüye gitmemesi için bir sebep kalmadı. Bizi kurtaran ikinci sarı karttı.
Kabul etmek lazım, eksik kalmak Porto’yu Beşiktaş’ı vurduğundan daha kötü vurdu. 11 kişi olmayı bizim Toraman’ı aradığımızdan daha fazla aradılar ve işler bir anda değişti. Eksik kalmalarına sebep olan tartışma ise, oyunu sahanın her yerinde gösterişe dökmelerine tepkiden doğdu. İbrahim’le Ersan’ın çıkardığı hırın kaynağı bunca topuk pasından başka şey değildi.

Bir takım bu kadar şahsi varyete dolu bir oyunu seçiyorsa iki şeyden biri söz konusu demektir. Ya maç çoktan 5 olmuştur, ya da skorboard öyle yazmasa bile, takımlardan biri iki takım arasında 5’lik bir fark olduğunu düşünüyordur.
Porto, Hakan’ı, Beşiktaş defansını, orta sahasını ve oyun anlayışını görünce, bir de ilk maçı düşününce, Beşiktaş’a saygı duymaktan vazgeçti. Oyunu kırmızı karta ve sonrasında bizim üstünlüğümüze getiren buydu.
Buna belki sevinmek lazım. Böyle olmasa maç son yarım saatteki şekle dönmeyecekti. Ama ben Beşiktaş’a saygı duyulmasını, karşımızda bu kadar anormal sayıda topuk pasıyla oynayan bir takım olmamasını ve sonunda yenilmeyi tercih ederdim. Soyunma odasında “Şu takıma o kırmızı karta kadar çoktan 3 atmış olmamız lazımdı, hata ettik, elimizden kaçırdık” diyor olmalarındansa, “Zor bir takım, kolay olmadı, ama yendik” demelerini tercih ederdim.

Beşiktaş’ta rotasyon artık herkesin başını döndürmüş durumda. Guti el koymadıkça, olan uyum da kaçıyor. Üzülmez öyle bir delirmişlik temposunda ki, hali tavrı “Diziliş, taktik, hiçbir şey umurumda değil; ben çıkar topumu oynar, 90 dakikaya ne kadar ter sığarsa o kadarına kadar akıtır, ne kadar kalori sığarsa o kadarına kadar harcar, işimi yapar, vakit kalırsa sizin işinizi de yapar, içeri öyle girerim” der gibi. Ersan gibi adamların şahsi performansları da aynı şekilde. Ama futbolu sistem adamı olarak öğrenmiş olanlar tam bir şaşkınlık halinde Beşiktaş’ta. Ortada ne makineyi, ne ustabaşını, ne şalteri görüyorlar. Herkes bir başına duruyor ortada dişli haliyle. Bunca uyumsuzluğa tek eksik formaydı, maça da öyle bir alt üst uyumuyla çıktı ki takım, tam oldu. Böyle kötü bir forma-şort uyumu bayadır görmemiştik.

İlker Yasin’e biri artık bu kadar karamsar, bu kadar yılgın, ölü maç anlatmamasını söylemeli. Bu adam özel hayatında da kafasında bu kadar dumanla, böyle bir ses tonuyla geziyorsa, yanında durulacak her dakika tehlike. Kafanıza yıldırımdan piyanoya kadar her şey düşer. Bir de 23 Nisan’da falan 1 günlüğüne teknik direktör yapılsın. Maç anlatırken bu kadar teknik direktörlük yapan, ‘o orada oynamalı, bu burada oynamalı, o çıksın bu girsin, o orda olmamış, bu olsun’ diyen bir spiker hayatımda görmedim. Kim vermiş bu yetkiyi ona anlamadım.

Nihat mı? “Sabredildi, işte ödülü” diyenlere buradan selam olsun. Size sabredelim 1,5 sene ilk 11’de, siz de atarsınız bir gün.

Teoman Akben

[adrotate group=”74″ banner=”79″]

Dikkati Çekenler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu