BJK HaberleriHaberSpor Haberleri

Akılda biriken 5 konu

Teoman AkbenTakım bu haftayı boş geçince, aklımda biriken başlıklara değineyim dedim bu yazı.
Buyurun dünya süperi SüperLig’imizden dikkatimi çeken beş mevzu:

FB’li futbolcular ve “Takım nasıl olur” dersleri

Yanlışı sindirmeyerek, hakeme meydan okumak. Oyunda gerilim olan her alanda çoğalmak ve kimsenin kimseye yem edilmeyeceğini göstermek. Galatasaray’da da var bu, ama bu konuda ülkenin 1 numarası kesinlikle Fenerbahçe. Bu takımın maçlarında, aleyhte her kararda, hele ki bir de gerçekten haklılarsa, hakemin ve rakibin etrafına öyle sıkı ve güçlü bir çember örülüyor ki, o birliği ve tutkuyu hasetle izliyorum.

Sonra bir de Beşiktaş’a dönüyorum; kendi sahasında, kendi seyircisi önünde, rakibe kafa tutayım derken Kayserili futbolcular tarafından sahada kovalanan, neredeyse sopa yemekten zor kurtulan, etrafına bakan, yardım bekleyen, destek arayan, ama tek bir Beşiktaşlı futbolcunun ilgilenmediği, zavallı Fabian Ernst. Seyirci de tezahüratı Ernst’e yapıyor hala. Kimse Ernst’in yanına gitmeyen, Kayserili futbolcuların etrafını sarmayan, hakeme Fenerbahçe çemberi yapmayan diğer futbolcuları yuhalamıyor. Kimsenin aklına “Birlik olsanıza, nasıl bir takımsınız siz kardeşim?” demek gelmiyor.

Devamlı söylüyorum. Beşiktaşlı futbolcunun ne rakip ne de hakem üzerinde bir etkisi, bir etkinliği, bir ağırlığı yok. Hakemin korkmasına, çekinmesine sebep olacak en ufak bir duruş yok. Ama o dillere destan Beşiktaş Duruşu deyince herkeste bir hamasi edebiyat ki ağzını açsan linçsin. Sendeki Beşiktaşlı Duruşu saygı, ahlak, şu bu anlamına geliyor diye, G.Saraylı Fenerli ahlaksız demek değil. O duruş bir şekilde herkeste var. Sen bana sahada, sen o rakibe, hakeme, sahada bir duruş gösterebiliyor musun, gördüğün muameleyi belirleyen o.

Colin Kazım

Yüzyılın bu çalışma, emek, rekabet ortamında, türü tükenmek mecburiyetinde olan ilk futbolcu tipi şımarık insan modeli. Hiç şansı yok çünkü. Çat kalırsın dışarıda. Adam bugün İbrahimovic’ten, Ronaldo’dan bile vazgeçebiliyor, sen kimsin ki. Bunu bilmeyen, bu bilgi kendisine ulaşmayan bir insan var ama Türkiye’de. Colin Kazım. Ya da Kazım Kazım. Her hangisiyse. İki sene sonra yok olmuş olacak ortalıktan, öğrenmeye, ezbere uğraşa gerek yok.

Hakeme alaycı. Rakibe küstah. Futbolu şımarık. Kendi seyircisiyle bile kavgalı. Takımın, anlattığımız, o her türlü övgüyü hak eden birlik bütünlük havası sebebiyle takım arkadaşları ve kulübe yanında sadece. Onlar bile bu adamın derdi nedir anlayamamanın şaşkınlığında.

Ne yapmaya çalışıyor, bir insan nasıl bu kadar ham, çiğ olabilir, anlamak mümkün değil.
Beşiktaş bu adamı alacaktı, “Etmez o kadar” denerek vazgeçilmişti. Daha doğrusu Topuz olayındaki gibi ‘mundar’ deme yoluna gidilmişti. Bir şey söyleyeyim, yetenekleri o kadar edebilir. Ama karakterinin edeceği para bir futbol topunu satın almaz. Allah korumuş.

FB’nin GS’nin geçen yıl kadar kötü olmayacak olması geyiği

Hep diyoruz ya, biri bir laf ediyor bir futbol programında, arkasından üç ay elli kişi gidiyor aynı lafla (bkz. 10 numaraların devrinin kapanmış olduğu zırvası, ‘ezber bozmak’ lafı, x’le y’nin birarada oynayıp oynayamayacağı, vs.). Sıra Beşiktaş’ı konuşmaya geldiğinde, bu senenin geyiği, Fener’in G.Saray’ın geçen sene çok kötü olduğu, bunun bu sene böyle olmayacağını Beşiktaş’ın neden önceden bilemediği… Aynı gece içinde yirmi kişinin dilinde.

Yahu Beşiktaş 6 maçta 1 galibiyet almış. Beşiktaş 6 maçta 3 gol atmış. Beşiktaş 5 resmi maçtan beri gol atamıyor, gol! Oynanan sekiz resmi maçın altı tanesinde, rakipler Gençlerbirliği, Gaziantep, Antalya, Büyükşehir Belediye, Kayseri, Manchester United. Beşiktaş’ın bu maçlardaki içler acısı haliyle, Fener’in G.Saray’ın bu sene geçen seneki gibi olmamalarının ne alakası var?

Beşiktaş 7 maçta 6 galibiyet 1 yenilgi almış olur, renkli kardeşlerin şu anki performansı sebebiyle normal olarak hala da ancak üçüncü olabilmektedir, sen “Ya ben 18 puanla nasıl hala üçüncü olabiliyorum?” diyor olursun, hah siz de işte o zaman dersiniz ki “Eee. Fener G.Saray bu sene iyi, kusura bakma!”

Ama takım gol atamıyor, adam diyor ki “E Fener G.Saray bu sene başka!” “Bu nasıl yorumculuk” da demeyeceğim, bu nasıl bir mantık be kardeşim?

Franco Dario Cangele

Cangele (rakiplere istediği kadar sevimsiz gelsin) ligin kalburüstü forvetlerinin bulunduğu klasmanda bir futbolcu. Topu alışı, dönüşü, çalımları, şutları, beli, bileği, her şeyiyle on numara bir hücum silahı. Bu sene, yanına Ariza Makukula’nın da eklenişi ve rakip takımların dikkatinin ikiye bölünüşüyle, yeteneklerini iyice sergiler oldu. Tek dezavantajı, (Makukula’nın ilk ismi, Cangele’nin sıfatı) ciddi şekilde ‘Arıza’ bir adam olması.

Bu tür arızaların verdiği ilk alarm, “Ben sıkılmaya başladım, ona göre” halleridir. Yanında kendi çapında adam bulamama, hedefsizlik ve benzeri durumlardan, adam ufaktan sermeye başlar. Hatta sermekten bile sıkılıp, takımda orayı burayı bozmaya başlar.
Kayseri bu şekilde gidecekse, bir hafta öncesinde bizi İnönü’de yenip, bir hafta sonra kendi sahasında Kasımpaşa’ya yedi hafta sonra ilk puanını kazandıracaksa, Cangele’den ileride kimseye hayır gelmez. Dikkat diyorum.

(Bu ‘Dikkat!’ bitirişiyle de Kazım Kanat’ı anıyor, kendisine bir kez daha rahmet diliyorum.)

Gaziantepspor ve Seyircisi

Bu hafta içeride Ankaragücü’ydü Gaziantep’in rakibi. Ankaragücü’ne –Vassel’den yoksun kadrosuyla¬– ligdeki ilk galibiyetini hediye etti Gaziantep. Hem de sahasında 3-1’le. E muhteşem star İsmail Köybaşı yok, Tabata yok, bunlar olacak tabii.

Ama bu adamlar olmayacak diye alınan önemler nedir Antep’te, sırf Beşiktaş’tan gelen/gelecek 27 milyon TL nasıl değerlendirildi, nasıl değerlendirilecek, insan merak ediyor. Hadi biz verdik, bizden çıktı, giren de girdi. Ama insan istiyor ki Antep de öyle bir şey yapsın ki “Valla girmesine bize evet iyi girdi, ama bak adamlar neler yaptı o parayla” diyelim, Beşiktaşlı olarak sevinemedik, bari futbolsever olarak mutlu olalım falan. Ama görünürde bir şey yok.

Görünürdeki tek şey, Beşiktaş’ta Demirören ne kadar seviliyorsa, Antep’te de İbrahim Kızıl’ın artık en çok o kadar sevildiği. Gaziantep zaten bir futbol şehri falan değil. Celal Doğan yıllar boyu neler çekti bu şehrin takıma ilgisizliğinden alakasızlığından, sorun anlatsın. “Şampiyonluğa oynuyoruz, iki saat sonra maç var, şehirde asılı bayrak yok” demişti bir röportajında. Ama bu ne dediği anlaşılmayan, anlaşılan maksimum 2-3 lafının da bir tanesinin arkasında durmamış Kızıl Başkan’la, olan taraftar da iyice çekmiş elini eteğini staddan. Uzun yıllardır, çok uzun yıllardır, bir şehir takımı maçında bu kadar boş bir stadyum görmemiştim. Zannedersiniz İstanbul Büyükşehir Belediye – Ankaraspor maçı oynanıyor.

Gaziantep’te belli ki işler her zamankinden daha da yavan. Ya da yönetimle taraftar arasında basına sızanın ötesinde bir savaş var.

Dikkati Çekenler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu