Gündem

Hiçbir Şey Anlatmayan Yazı

Çok önemli birşey anlatmayacağım… Zaten Pazartesi sendromu yeter de artar bu güzel havada…

Havadan sudan konuşacığız…

Cuma günkü meyhane keyfimden bahsedeceğim size…

Asmalımescit Refik yıllardır uğradığım bir yerdir.

Değişik arkadaş gruplarıyla hep keyif aldığım, hep güzel sohbetlerin mekanı oldu.

İstanbul dendiğinde olmazsa olmaz bi yerdir benim için… Küçük, sıcak ve her konuda edepli bir mekandır. Değeri ayrı olduğundan, herkesle gittiğim bir yer de değildir.

Meyhanede içki içmenin keyfini bilen, sohbeti koyulaştırabilen, değnek gibi oturmayanlarla gitmeyi severim.

Cumartesi akşamı kalabalık bir arkadaş grubuyla Refik’teydim….

Dinlemeyi bilmeyenler, devamlı bildiklerini anlatmaya çalışanlar… Tam size sorulan bir sorunun cevabını vermek üzere ağzınızı açmışken, bir başkasının sizin kimliğinizi bir kaç dakikalığına çalarak, sizinkinden çok daha önemli varsaydığı düşüncesini yüksek harfle ve hırsla masaya yayması. Hazzetmediğim bu iletişimden uzak anlaşma ve sohbet şekli de bizimle birlikte gelip oturmuştu masaya… Gelene git denemediğniden kaldı o sohbet şekli o haliyle…

Yok abartmadım, olan buydu… Ama alınma, kızma, içerleme, üzülme duygularıyla anlatmıyorum bunu size.. Durumun kendisi dürttü beni.. Sade bir durum tespiti. Hemen hemen bizim toplumumuzun genelinde durum budur ya, kaçarım öyle ortamlardan. En azından seçme şansımın bulunduğu durumlarda. Neden böyle olduğ konusunu düşünmüyorum artık, birçok şey aramızda, kendi içimizde, sokaklarda, masalarda, ailelerde gizli. Sadece göz gerek… Esas yalnızlık denen hadise de, bunları farkedip, farkında olmadan kendini bu iletişimle ilgisi olmayan anlaşma şeklinden uzaklaşırken başlıyor…

Özellikle kadınların çok konuştuğu söylenir ya toplumda… Hani “dırdır etme” durumu vardır her kadında, karikatür çizerlerinin iyi malzemelerinden biridir.

Ne yapsın kadıncıklar, bu toplumda ister zengin, ister fakir, ister okumuş iser okumamış ol (okumamışsan durumun çok daha kötü) evlenmeden önce bütün kızlar susturulur. En çok konuşmaları gereken ebeveyenlerinin yanında, onlara saygı gereği susturulur… E insansın, baban kadar karar vermeye, annen kadar konuşmaya, erkek kardeşin kadar gece eve geç gelmeye ve flört etmeye ve her çocuk kadar hata yapmaya ve azarlanmamaya hakkın vardır… Bizde ya çocuk olursun ya da kadın. Kimlik ikisinden ibaret değil midir? Günün sonunda insansın, ihtiyaçlar yaş ve cinsiyete göre değişkenlik gösterse de, bu saydıklarım ve ilave olacak daha birçoğu her yaşta birey olmanın koşulu.

Kız çocuğunu yıllarca konuşturmayıp, saygı gereği, genç kız olduğu için ayıp olur düşüncesiyle, o sebepten bu sebepten baskı altına alırsan, nişanlanıp evlenene kadar “evlenilecek cici kız”ı, ondan sonra da kötü kalpli kraliçeyi oynar. Kendinden o kadar uzaklaşır ki, hevesleri, istekleri aklına geldikçe oynar…Ama hep oynar….

Erkek çocuğuna “ağır abi” maskesini takarsan, sıkılır, bunalır, ağır gelir omuzuna verdiğin yük. Toplumun onu ne kadar övdüğü ve ne kadar takdir ettiği ya da heykeli dikilecek adam olduğu değil;  bir gün kendi içinde kurduğu mahkemede,  onun adına verdiğn kararlar ya da kendi karar/sızlıkları sonucunda geldiği noktada kendi içinde ipini çekip çekmeyeceği önemli değil mi?

Maskesinin bir işe yaramadığı ya da artık maskesini takmak istemediği, ara sıra yüzünün ve bakışlarının, mimiklerinin hava almasını istediği ortamlara girerse; kendini rahat ifade edebilen üç beş insan yanında da, yıllarca içinde biriktirdikleri birkaç kadeh içkiyle birleşir, kimsenin anlamadığı bir lisan, davranış şekli ve aksiyon – reaksiyonlar ortaya çıkar. Çünkü içinde biriktirdiği herşeyi bir ölçüyle değil, o ortamın ölçülerinden uzak bir ölçüsüzlükle ortaya döker. Kıskançlıkları, duyguları, sevinçleri, beğenileri hepsi ama hepsi düzensiz ve sırasız şekilde ortaya dökülür. Özgürce kullanabileceği 3-4 saate bütün ömrünce biriktirdiklerini sığdırmaya çalışır… Telaşı büyüktür çünkü.. Belki de kendisini dinleyen ama gerçekten dinleyen birkaç kişiyle ya ilk kez karşılaşmıştır ya da uzun zamandır ilk kez karşılaşıyordur.

Çok zor değildi ki birbirimizi anlamak. Farkedemediğin kendini anlatma telaşından, gözünün içine bakarak dinler göründüğün insanları anlamadığındı. Yüksek egondu. Ah bir bilseydin ki karşına oturmuş kendini sana anlatmaya çalışanı anlamanın ne büyük zenginlik ve ne keyifli ir yolculuk olduğunu. Ama zaten hayattan çaldığın hepi topu üç beş saatti ve vaktin olmayacaktı dinlemek için… Senin yolculuğun kendini anlatmakla başlayıp gece sonunda alkış almakla nihayetlenecekti…. Ben mi? Ben köşedeyim…. Görünmez kadın olarak….

Hani demiştim ya yazının başında önemsiz şeylerden bahsedeceğimi…

Yalan söyledim….

Çok şey anlattım…

 

Dikkati Çekenler

4 Yorum

  1. Siz başınıza buyruk, ben kafası karışık. Ama yinede anladım ne demek istediğinizi. Bu ülke böyle bi ülke, geleneklerin hepsi yararlı faydalı anlamına gelmez. Gizleyerek güzel özetlemişsiniz mesajınızda akıllıların anlayabileceğin cinsten olmuş. Piravu.

  2. İletişimi bilmeyen insanlarla zaman geçirmek bir eziyettir. Seni gayet iyi anlıyorum. Yalnızlık duygusunun nerede başladığını da iyi çözmüşsün.

  3. Merhaba
    Beni hatırladınızmı? ne güzel sohbet etmiştiniz tepebaşına tepeden bakarken, hayata bakışınızdan ve zekanızdan çok etkilenmiştim. Yine bizi etkileyeceğinizi biliyorum umarım çok yazınızı okuma imkanı buluruz. İletişim konusu çok önemli ama bizim toplumumuzda insanları dinlemek gereksiz görülen bir eylem.

  4. Kuzuuuummm, çok özledik seni.. Ne iyi yapmış bu köşede yazmanı isteyen. Ben ve Bülent başarılar diliyoruz. En yakın zamanda da seni görmek istiyoruz. Başarıla ve Sevgiler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu