BeşiktaşBJKBJK HaberleriHaberHürser TekinoktaySpor Haberleri

Hürser Tekinoktay: Christian Atsu’yu hala bulamamışken hangi maçlardan bahsediyoruz.

Yaşanılan Deprem felaketi sonrasında TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin süper lig ile ilgili alınan kararları ile ilgili eski teknik direktör ve BJK Divan üyesi Hürser Tekinoktay’a sorduk.

Tekinoktay açıklamaları:

Beşiktaş Postası: TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi yaptığı açıklama ile gelecek sezon Süper Lig’in 20 takımla oynanacağını duyurdu. Geçtiğimiz günlerde Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi: “Hatay ve Gaziantep ile bugüne kadar oynanan maçlar ‘oynanmamış’ kabul edilmeli. Bundan sonra oynayacakları maçlar da sıfır puan kabul edilmeli. Aksi halde büyük haksızlık olacaktır.” diye bir açıklamada bulunmuş ve sonrasında TFF’ye resmen başvuru yaparak Hatayspor ve Gaziantep FK’nın bu sezon ligden çekilmesinin ardından Türkiye Futbol Federasyonu’na bir mektup göndermiş, iki takımın bu sezon maçlarının yok hükmünde sayılmasını istenmişti.

TFF bu talebi reddederek çekilen takımların ilk maçlarının tescil edileceğini bundan sonra oynanamayacak maçlarda hükmen mağlubiyet verileceğini duyurdu. Eski bir teknik adam olarak siz bu konuda ne diyorsunuz?

Hürser Tekinoktay: Öncelikle yaşadıklarımızı ve talihsiz kayıplarımızı sadece ‘asrın felaketi’ şeklinde nitelendirmenin bizler için yetersiz kalacağı düşüncesindeyim.

Bu yaşanılan trajedi ve felaketten sonraki süreç bizlerin insanlık vicdanını nesiller boyunca etkileyecek bir travma olacak.

Depremin oluşuyla birlikte özellikle yeni binaların yıkılması ve bazı eskilerin ayakta kalması işin afetten öte bir trajedisiydi.

Samimiyetle şunu söyleyeyim;

ilk anlarda bizim gibi ülkelerde futbolun bir zamanlar İspanya ve Portekiz’de olduğu gibi zararlı olduğuna dair bir kaç paylaşım yapmayı düşünmüştüm. Ancak daha sonra Gökhan Zan ve Volkan Demirel’in Hatay’da ve deprem bölgelerinde olanları bize iletmelerindeki iletişim gücünün futbol sayesinde oluşan takipçileri ve futbolun popülaritesi sayesinde olduğunu her şeye rağmen futbolun kitlelere etkisinin iyi kullanıldığı zaman fayda sağladığını düşünerek paylaşımımdan vazgeçtim.

Dikkati Çekenler

Özellikle Gökhan Zan’ın kendi memleketinde saatlerce hatta günlerce süren haykırışlarını ve orada yıkılan yeni yapılmış bir binanın çöktüğü ve bir kaç ay önce kendi araştırmasında binanın depreme dayanıklı olmadığı hususunda raporları olduğunu buraya taşınmaktan son anda bunun için vazgeçtiğini anlatması imar rantının getirdiği acı gerçeğin boyutunu bizlere aktarması açısından ve özellikle İstanbul’da yaşayan aydın ve entelektüel olduğu varsayılan kitle için çok yaşanılan vahameti göstermek için çok önemliydi.

Şimdi hem ekonominin, hem de Avrasya’nın başkentinde yaşayan bu aydın ve eğitim düzeyi yüksek kişilerin kendileriyle yüzleşmesi gerekmektedir.

Neticede İstanbul’da kaçak binalar ve olası büyük deprem değerlendirmeleri yıllardır yapılmaktayken İstanbul halkı gerektiği kadar ve tüm Türkiye’ye örnek olacak gibi bir duruş sergileyemedi.

“Beşiktaş Ortaköy’de 50 konteynırlık bir AFET toplanma merkezi uçtu gitti.”

En basiti Beşiktaş Ortaköy’de 50 konteynırlık bir AFET toplanma merkezi imar rantına kurban gidip elden avuçtan uçtu gitti.

Ayrıca orası spor alanı olarak Ortaköyspor’un kullanmakta olduğu gençlerin top oynadığı bir yerde vakti zamanında bostan ve yeşil alan olduğu bile bile politik kişilere yakın olmaları münasebetiyle imara onay alırız nasıl olsa şekliyle satın alınmış bir yerdi.

Dönemin belediye başkanlarından Ayfer Atay burayı sporcu ve gerçek Ortaköylü kimliğiyle imara açmamıştı.
Sonrasında göreve gelen Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu’nun buraya 3000 m2 imara hakkı verilmesi ve bunun karşılığında mal sahibinin kamuya verilmek üzere sağlık ocağı ve kreş yapma teminatıyla mahalleye kazandırılacak proje teklifine o zaman İBB karşı çıkmış ve onaylamamıştı.

Daha sonra ne oldu biliyor musunuz?

Spor adamları kisveleriyle ve de Serdar Bilgili’nin kulüp kaynaklarını kullanılarak destekle politikaya atılan İsmail Ünal burayı Serdar Bilgili ile dönemin AKP’li Büyükşehir Belediyesi Meclis üyesi eski Hakim olduğunu bildiğimiz Mehmet Uyanoğlu ile ortak olarak kurulan Doğu İnşaat’a her türlü sihirbazlık yapılarak yanlış hatırlamıyorsam 24 bin m2 inşaat izni aldılar.

Beşiktaş kulübünün alt yapısına sporcu kaynağı olan Ortaköyspor’un futbol sahası uçup gitti.

Yusuf Namoğlu’nun 3 bin m2 imar iznine karşılık kamuya verilecek olan sağlık ocağı ve çocukların kreşi uçtu gitti.

Ve tabi olası depremde hayati ve insanı destek verecek 50 konteynırlık AFET toplanma merkezi uçtu gitti.

Beşiktaş ilçesindeki en uzun kulelerin yapım marifeti nasıl oldu?

Yine sizin de takip edip gündeme getirdiğiniz meşhur Fulya Davası adıyla bilinen Fulya Projesi kapsamında ilçedeki en uzun kulelere sahip olarak rekor kıran her türlü marifetlerle devasa ikiz kuleler dikildi.

Vakti zamanında devletin hazineden çocuklara ve dolaylı olarak vermiş olduğu spor alanı 3 ve hatta belki de bilmem kaçıncı kişilere rant kapısı oldu.

Bakın burası İBB’nin 2020 yılında hazırlamış olduğu İstanbul ili Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi (2019) kapsamında bina hasarları ve bunlara bağlı can kaybı ve yaralanma analizlerinde bile 19 yok. Orada bile Beşiktaş ilçesinde 19 katın üstündeki binalar kategorisi bulunmuyor. Oysa bina sonradan yapılan plan tadilatlarıyla 40 katı aşmış.

Burada yaşananlar ve olanlar sistemin nasıl okus pokus üzerine kurulduğunu ve bu imar sihirbazlarının nasıl marifetli olduğunun göstergesidir.

Size yeri gelmişken kısaca izah edeyim;

Fulya Stadı olarak faaliyet gösteren yer Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün yani hazinenindi.  Burasının tapusunun alınması için Süleyman Seba çok emek verdi. 16 yıllık Seba döneminin bitişinde bu projenin büyük katkısı olduğu kanısındayım.

Ahmet Dursun Seba gitsin seslerinin çıktığı dönemden sonra 2000 yılında başkanlığa seçilen Serdar Bilgili döneminde de tesisin planlaması yapıldı. Bilgili döneminde de Fulya için yoğun çalışmalar yapıldı. Hatta bir bilgiye göre Anıtlar Kurulundan yazı gelmeden ilk olarak prosedürlerin o dönemde işlemeye başladığı söylenmişti.

Fulya’nın “Süleyman Seba” ismini alması, planlamaların tamamlanması, ruhsatların alınması ve projenin ihaleye çıkartılması ise 30 Mayıs 2004 tarihinde Beşiktaş Başkanlığı’na seçilen Yıldırım Demirören tarafından yapıldı.

Enteresan olan şuydu; Bunun yapımı için Yıldırım Demirören yönetimi genel kuruldan yetki de almadı.

Yetkiyi Süleyman Seba 2000’den önce kendi döneminde almıştı. O zaman bu çok tartışılmış ve “Efendim kurumlarda devamlılık esastır. Demirören de devamlılığı sağlayacaktır. Ne fark eder” denmişti.

Daha sonra sözde yatırımlardan sorumlu yönetim kurulu üyesi İlhan Durusoy başkanlığında Yüksek İstişare Kurulu kuruldu.

Proje geliştirme çalışmaları tamamlanarak geliştirilen Avan Proje, 2005 yılının Şubat ayında Genel Kurul üyelerimize tanıtıldı. Ardından onaylanan proje üzerine ihale çalışmalarına başlandı.

“SİSTEM NASIL ÇALIŞIYOR “

Başlatılan işlemlerin en önemli noktası şuydu;

18 Ağustos 2004 tarihinde ulaşım Planlama Müdürlüğünden,

24 Kati Asmamak kosulu
Bu fotoğraf Hürser Tekinoktay’ın 2009 yılındaki “Beşiktaş Süleyman Seba Fulya Projesi Barkovizyon” adlı sunumundan alınmıştır. Sunum YouTube kanalında yayınlanmaktadır…

03 Mart 2005 tarihinde  369 sayılı ZETAŞ AŞ tarafından 08 Şubat 2005 tarihinde hazırlanan ve Bayındırlık İskan bakanlığı il müdürlüğü tarafından onaylanan imar planında jeolojik olarak Zemin ve deprem müdürlüğü tarafından incelenen zemin etüdü doğrultusunda 24 KAT YÜKSEKLİĞİN AŞILMAMASI NOTU ile 13 Nisan 2005 tarihindeki İBB MECLİS KARARI ile PROJEDEKİ İMAR DURUMUNUN ESAS TEŞKİL ettiği PLAN oluştu.

Bu çalışmaların sonucunda dört ayrı modelden oluşan ihale dosyası hazırlandı. Bu modeller; yüklenici finansmanı, yüklenicinin bulduğu işveren finansmanı, yatırımcı işletmeci modeli ve kat karşılığı inşaat modeliydi. Bu dosyanın tanıtımının ardından ihaleye Türkiye’nin önde gelen 17 inşaat firması davet edildi ve bunlardan 10’u katıldı.

7 Haziran 2005 tarihinde şirketlerden alınan teklifler, 18 Temmuz’a kadar İhale Komisyonu tarafından incelendi, çeşitli görüşmeler ve pazarlıklar yapıldı.

Proje, yüzde 67’si kulübümüze ait olmak üzere kat karşılığı inşaat artı bedelle 21 Temmuz 2005 tarihinde Aşçıoğlu’na ihale edildi.

Projenin neleri kapsadığına gelince… Aşçıoğlu firması, kendine ait yüzde 33’lük kısmı konut yapıp satma ve oradan sağladığı finansmanla kulübümüze ait kısımları inşa etme modeliyle ilerledi. Dolayısıyla projede yer alan iki blok tamamen konut olarak inşa edildi. Kulübümüz’e ait olan kısım için pazarlama stratejisi ise projeden önce gerçekleştirildiği söylenmesine rağmen sonradan öğrendik ki müteahhit oraları da uzun vadeli düşük bir bedelle Yıldırım Demirören’den kiralamış.

Bu sözleşmenin imzalanmasının ardından 25 Temmuz 2005 tarihinde Ahmet Fetgeri Spor Salonu ve Hakkı Yeten Stadyumu’nun yıkımına başlandı.

26 Şubat 2006 yılında Fulya tartışmaları başlamıştı. Tabi daha sonradan toplam rant büyüklüğünün 1 Milyar dolara ulaşacağını kimse o tarihlerde kestiremiyordu…

Sadece takip edilmeye başlanmıştı.

Yıldırım Demirören’in açıklamaları

Kestirenlerin arasında bir kavga gürültü olduğu bu kongrede belli oldu. Yıldırım Demirören kongrede “Beşiktaş’ın hayati projesi olan Fulya Projesi’ni kim engellemeye çalışırsa çalışsın, bunun kendi döneminde gerçekleşeceğini” söyledi.

Ve “Fulya Projesi ile garanti geliri olan tek kulüp olacağız. 41 milyon dolar olan bankadaki borcumuz kapatılarak, Kulübümüz borçsuz hale gelecektir. Temlikler kalkacak ve 35 milyon dolar kasamızda kalacak. Beşiktaş’ın hiçbir şeyi ipotek edilmiyor. Bunu istemek suç mu? Senede 4 milyon dolar faiz ödüyoruz. Gelin faizden kurtulalım. Bundan sonrasını sizin vicdanınıza bırakıyorum. Kimsenin Beşiktaş’a faiz ödetmeye hakkı yok. Tamam, gelin Fulya’yı durduralım. Benim dönemimdeki 10 milyon dolar borcu ben kapatıyorum, ama benden öncekiler de yapmış oldukları borcu ve halka arzdaki 15 milyon doları kapatsın” diyerek bu sefer hedefi Serdar Bilgili ve İsmail Ünal birlikteliğine çevirdi.

Serdar Bilgili ve bazı çevreler tarafından Beşiktaş Belediye Başkanı olması için destek verilen İsmail Ünal’ı, Fulya Projesi konusunda yönlendirenler bulunduğunu belirten Demirören, ”Biz onun ne kadar iyi Beşiktaşlı olduğunu biliyoruz. Bu projenin imzalanmamasından dolayı 3 aylık 3.5 milyon dolarlık gelirden olduk. Bunun arkasında kimler varsa zamanla ortaya çıkacaktır” dedi.

Sözlerinin devamında  ise bir anda müteahhitin alanında imalatın daha fazla yapılması için mazeret sunumuna başlayarak “Belediye ile daha önce yapılan görüşmelerde 30 kat izni alınmıştı. Kat yüksekliği serbesttir. İmar planında gerekli tedbirler alınırsa her türlü zemine istenildiği kadar yüksek bina yapılabilir konusu var.” diyerek protokole göre Beşiktaş’ın alanına yapılacak olan yapıyı müteahhitin alanına kaydırılacağının sinyalini o zaman vermiş oldu.

Fulya Davası Nedir? Neler Yaşandı? İşte Detaylar

Yüksekliği överken; ne deprem, ne zemin, ne devletin malı, ne milletin malı ve ne de milletin yaşacağı bir afet durumunu düşünmedi bile…
Bir depremde o yükseklikteki bina yıkılsa yolun kapanabileceği ve zeminin yanında dere yatağı olduğunu bilinen durum onun için önemli bile değildi.

Söyledikleri kendisini o kadar germiş olmalı ki, vücudu bile isyan etti bir anda beline sancılar girdi ve konuşmasını yarım bıraktı. Sonra  doktor kontrolünde iğne oldu ve bir süre dinlendi. Daha sonra salondaki yerini aldı, belindeki ağrıların artması üzerine salondan ayrıldı. Bu sırada üyelerin hepsi onu alkışlıyordu (!)

Oysa hiç kimse İnşaat Mühendisleri odasına ve bu yapının olması gereken kat yüksekliğinin kaç kat olduğunu sormadı.

Kimse Beşiktaş Belediyesinin deprem riskinin en yoğun olduğu yerde neden buna izin verdiğini sormadı…
Kimse ek yapılan katların 24-36 ‘ya yükselişe verilen iznin amacını da sormadı…
Kimse müteahhitin bu süreçte nasıl bir kar güttüğünü, AYRICALIKLI bir yapılanma sağlaması halinde BJK Derneğinin büyüyen yapı üzerinden mi metrekare paylaşımı alacacağını, yoksa bir çizgi ile sınır yapılmış olan arsa üzerinden mi metrekare paylaşımını alacak diye sormadı !

Yıllar sonra büyük kısmı mahkemece tespit edilen aidatı başkaları tarafından ödenmiş üyeler tarafından alkışlar ile Yıldırım Demirören uğurlandı…

Fulya Projesi
58.000 m2 emsal alanı olan Fulya Projesi

ŞİMDİ SİSTEMİN NASIL İŞLEDİĞİNE TEKRAR BİR GÖZ ATALIM;

Süleyman Seba’nın onay alıp Ahmet Dursun’a dönüştüğü ve 2005 tarihinde genel kurul üyelerine sunumu yapılan proje için  bazı işlem tarihleri;

  • 13.04.2005 İBB Meclis kararı: Konut+Ticaret+Spor Alanı ve Otopark yapılacak inşaatın yüksekliği 24 katı aşmayacak (O tarihlerde 18 kattan daha yüksek bir yer olmadığı biliniyordu)
  • 21.07.2005 tarihinde inşaat sözleşmesi yapılıyor
  • 10.11.2005 tarihinde müteahhit 24 kat yükseklik izni SEHVEN yazılmıştır diyerek yükseklik artık serbesttir diyerek ( H Serbest) raporu alıyor.

Sonrada imar tadilatı yaparak oluşacak inşaat kazanımlarını arsa paylaşım çizgisinden kendi tarafına doğru kaydırmaya başlıyor…

Bizim Fulya davasının açmamız üzerine çıkan tartışmalar sonrası Yıldırım Demirören yerine müteahhit Aşçıoğlu Fulya ile ilgili  “Beşiktaş avan projede 24 kat izin alınmış. Ben sonra gittim, h Serbest aldım. Artık 60 kat da diyebilirdim, 70 kat da diyebilirdim. Verilen alanda isterseniz 10 bina yapın, isterseniz 1 bina yapın” ifadesini kullanıyor.

Kimse de “Beşiktaş’ın, kamunun, çocukların geleceği olan bu yerin üzerine yapılacak inşaatı haklarını kendi alanına taşıma için bunu yapamazsın” demeyi bırakın.
Daha bir kaç yıl önce 17 Ağustos depremini yaşadık binlerce insanımızı kaybettik. İstanbul’da deprem bekleniyor “Sen hangi statik değerlere göre başladığın inşaatın üzerine sürekli beton yapacaksın, sürekli beton yığacaksın? Bu zemin seni taşıyacak mı?

Şimdi bu ülkenin topraklarını, hazinenin arazilerini yaşam için mi kullanacağız yoksa yaşamamak için mi yoksa bir kesimin lüks ve sefa içinde bir kesimin sefalet içinde yaşaması için mi kullanacağız.

HÜRSER TEKİNOKTAY “DEPREM RİSKİ OLAN ÜLKEMİZDE İMAR RANTI SİSTEM HALİNE GELMİŞ “

Bakın bu iki örnek de deprem kuşağında yer alan ülkemizde ki imar rantının nasıl sistemsel bir hal aldığını açıkça gösteriyor.

Özelikle Fulya devletin kamu yararına bir dernek olan BJK Derneğine verdiği bir yer ama bakın şimdi birileri ticarete açmış birileri oradan milyon dolarları uçurmuş. Bakın bunu ben söylemiyorum. O dönemin ikinci başkanı Ahmet Nur Çebi “Beşiktaş bu işte 95 milyon dolar zarar etmiştir” diye o söylüyor.

Peki Beşiktaş kim ?
Beşiktaş bu toprakları muhafaza eden ve Türkiye Cumhuriyetine teslim etmek için mücadele etmiş bir milletin bir gençliğin simgesi değil mi? Bu vatanı temsil etmiyor mu?

Şimdi onbinlerce insanımızı kaybettiğimiz, yüz binlerce insanımızı betonlardan kurtarmaya çalıştığımız yerde asıl konuşulması gereken ve asıl muhasebenin yapılması gereken zamanda maçların ve puanların hesaplanmasını kendi adıma doğru bulmuyorum.

Ve haddi zatında Türkiye’ye ve Türk gençliğine vermiş olduğu fayda zarar ilişkisine bakıtığımız zaman üzerinde çok konuşulacak ve tartışılacak bir sporumuz ve futbol dünyamız yok mu?

Bakın imar rantı için insanların gözlerini para hırsının bürüdüğü yerde kaç tane sporcumuzu, kaç tane antrenörümüzü kaybettik.

Kuzey Kıbrıs’tan gelen ortaokulda okuyan Kıbrıs kafilesindeki gencecik çocuklar yaşamını yitirdi.

35’i KKTC’li voleybolcu, 31’i turist rehberi olmak üzere yüze yakın kişiye mezar olan Adıyaman’daki Grand İsias Hotelin sahibi Ahmet Bozkurt’un siyaset ile uğraştığını öğrenildi.

Şimdi yanındaki eski binaların ayakta kaldığı yenisinin çöktüğü bu yerde sorumlu sadece bu siyasetle uğraşan belki o vasıtayla bazı imtiyazlara da sahip olan müteahhit mi?

Türkiye’de mutlaka 10 ilde yıkılan binaların sahipleri de, müteahhitleri de, denetleyicileri de mutlak suretle yargılanacaktır.

Ancak, özelikle tüm Türkiye’ye örnek bir model olması gereken, İstanbul ne olacaktır?

Onbinlerce kişi enkaz altında kalmadan İstanbul’da sistemi delen ve sonradan imar planları ve imar affıyla yasallaştırmaya çalışılan bu yerlerin sorumlularının şimdiden tespit edilip yargılanması gerekmez mi?

“Christian Atsu’yu hal bulamamışken hangi puandan hangi maçlardan bahsetiyoruz.”

Bizler, çocuklarımız olası ve beklenen İstanbul depremiyle bu binaların altında kaldıktan sonra bu milletin acısını nasıl dindirebiliriz.

Şimdi tüm bunlar varken, daha hala enkaz altında kalan Hataysporlu Christian Atsu’yu hal bulamamışken hangi puandan hangi maçlardan bahsetiyoruz.

Bu saatten sonra atılacak gollerde sevinebilecek miyiz?

Bizler sorumluluklarımızı yerine getirmeden maçların oynanmasının ne anlamı var….

Ülkede Mayıs ayındaki seçimler ertelensin diyenler, Mart ayında maçlara devam edip atılan gollerden sonra sevineceğiz diyebiliyorlar.

Ahmet Nur Çebi’den Fulya Davası ile ilgili şok açıklama “Oğuz Çarmıklı ve Fikret Orman tahkim kurulunu oluşturmuş”

Dikkati Çekenler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu