HaberSpor Haberleri

Elenmenin de bir haysiyeti olmalıydı…

Maçtan önce “4-0 olur mu” diyorduk, “Neden olmasın” dedi Dinamo. Schuster’in Ertuğrul’dan farkı, 8’i iki taksitle yedirmek oldu.

Kendi sahasında 4 tane yiyip rövanşa çıkan takımdan ben şunları bekledim maç öncesi:

1) O kadar bedava goller yemişsin ki ilk maç, bunları çıkarmak için senin de öncelikle 1-2 bedava gol bulabilmen lazım rövanşta. Bunun için de penaltıya oynaman, en olmadı ceza sahası civarında frikik kovalaman.
Oysa Beşiktaş’ta bu akıl yoktu.

2) Öyle bir hava ki, hiçbir kalecinin sıcak havada göstereceği refleksleri göstermesi mümkün değil. Öyle kaygan ve öyle sert bir zemin ki, hiçbir kalecinin yumuşak zemine yapacağı kadar kolay plonjon yapması da mümkün değil. Bunlara, yere vuracak topun kazanacağı hız da eklenince, delice şut kullanacağını düşündüm Beşiktaş’ın.
Oysa Beşiktaş ilk şutunu 34. dakikada Ernst’le çekti, maçı da 2 şutla tamamladı.

3) Zorlukları üst üste koyunca, biraz olsun işin kolayına kaçıp, rakibi kırmızı kartla eksiltme yoluna giderler mi acaba dedim, Beşiktaş’ta böyle bir plan da yoktu.

Ne yaptı peki Beşiktaş, maç boyunca orta yuvarlakla 18 yayı üzerinde mıy mıy mıy mıy mıy bir pas trafiği. Ligden de iyi bildiğimiz, hani o Polyanna seyirciye “Yenildik ama en azından oynadı takım” dedirten yalan futbol.
Takım, bu sonu gelmez, anlamsız, ne amaçla yaptıklarını artık bir süre sonra kendilerinin de unuttuğu küçük yan paslarla rakibi sadece eğlendiriyor. Beşiktaş’ın maçları Bruno Bozzetto’nun o ünlü çöpten adam animasyonlarından birine benziyor. İki adam karşı karşıya, biri karşısındaki adamı ürkütme amaçlı karate hareketleri yapıyor hayt huyt on saat, hava karizma on numara, karşısındaki buna bakıyor, bakıyor, sonra sakince belinden silahı çıkarıp vuruyor gidiyor bunu.

Top 80 dakika sende kalsa, 1000 pas yapsan ne olur. Üzülmez’i de yollamışsın, kanatlara inemiyorsun; şu havada, şu sahada bile şut çekmiyorsun; ceza sahasına girecek adama plana sahip değilsin, rakip eğlenerek seni izliyor, topu kapınca Bozzetto’nun silahlı adamı gibi 3 pasta kalene inip golünü atıyor geliyor. Her santrayla birlikte, aynı mizansen bir daha yaşanıyor.

Rakipte iki maçta da bir Almeyda seyrettik ki, “Hangi Almeyda’yı istersiniz” diye sorsalar, sadece Beşiktaşlı’nın değil, dünya üzerindeki her futboldan anlayan adamın cevabı aynı olur. İnsan “Biz neden bulamıyoruz şöyle bir adam” diye hayıflanmaktan kendini alamıyor. Milevski de, Almeyda da, bu ikinci sınıf takımın çok üzerinde, top klasman futbolcular. Kalecileri, zaten kaleci; forvette Schevchenko Türkiye’de bu yaşında gol kralı olur; böyle 4-5 oyunculuk bir çatıyla da, istediğin kadar ikinci sınıf ol, rakibin Beşiktaş gibi bir süt helvasıysa, daha on maç yap, her maç yine 4 olur.

Sınıf demişken, ön eleme turu ve grup maçı bolluğundan ve burada onuncu sınıf takımlarla oynamaktan tarihindeki UEFA kupası gollerinin dörtte birini 1 senede attığı söylenen Beşiktaş’ı tekrar yatırmak lazım şimdi masaya. Avrupa kupalarında tarihimiz boyunca yediğimiz gollerin kaçını Yıldırım Demirören zamanında yedik, bir de bunu hesaplayıp sormak lazım başkana.

Karşımıza “City maçına antrenman yapmak istiyoruz” diye çıkan takıma, antrenman bile veremedik. Adamlar bunu nasıl City antrenmanı saysın? Karşılarında böyle bir takım görmeyecekler ki. Onlar bile kızgındır. Olsa olsa, Beşiktaş antrenman yaptı Antalya maçına, göreceğiz bakalım onlar kaçta bırakacak.
Kırmadık rekor, değiştirmedik istatistik bırakmayan Schuster’le, Avrupa’da 8 deplasmandır yenilmeme rekoru gitmiş oldu en son. Önümüzdeki Antalya, 9 maçtır mağlup ettiğimiz ve 15 maçtır yenilmediğimiz Antalya. 4 olur mu bilinmez de, bu istatistik maçtan kaç puan alınamayacağını net gösteriyor.

Teoman Akben

Dikkati Çekenler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu