Gündem

Merhaba Abidin

Saat sabahın 04:35’ini gösterirken geceyi keyifli bir yerinde yakaladım.

Üşütmeyen serin havada balkonuma oturdum, şarap yerine bir fincan türk kahvesi koydum yan tarafıma.

Yine “yazarken kafan iyiydi di mi?” diye soracaklar.

Kafam iyi, hem de ne iyi!

Sarhoş eden tek başına alkol değil ki. Ne zaman boğaza gitsem sarhoşluk… Ne zaman otursam evimin balkonuna gece vakti, gecenin sesinde sarhoşluk… Ser hoş.

* * * * *

Bir adam anlatacağım size… Yanı başında bir kadınla… ve yol arkadaşlarıyla… Kısa kısa… kopuk kopuk…

Can sıkıcı bulacaklar için de tavsiyem var… Gündüz, yorulmayacakları ve canlarının sıkılmayacağı şekilde çimlere uzanıp Kazlıçeşme istasyonundaki rayları ve gelip geçen nesneleri seyredebilir, akşam da boğazın serin sularına karşı “avlanmak” üzere Zorti ve o hatta bulunan diğer gece kulüplerine gidebilirler.

Konuya dönecek olursak:

İsminin ve hayatının belirli kesitlerinin, Nazım’ın hayat hikayesindeki bir dekor ya da aksesuar olarak görülmesi beni acıtan bir adam biliyorum, keşke tanıyabilseydim de. Önemini sadece Nazım Hikmet’le yol arkadaşlığı yapmasından almadığını az insanın bildiği bir adam biliyorum.

Önce kendisine kısa bir sesleniş:

“Merhaba , yemekte yabancı dostlarımla keyifli bir masayı paylaşırken, boğazı seyrederken geldiniz aklıma, bir yanım masaya eşlik etse de bir kaç saattir sizi düşünüyorum. Hayatınızı toptan ve parça parça düşünüyorum, düşündüğümde bir şeyler dürtüyor. Konuşma tarzınızı, konuşurken duruşunuzu ve bakışınızı, düşünce şeklinizi tasvir edecek kelimeler bulmaya çalıştım gece boyunca, bulamadım. Mimikleriniz, sesiniz ve düşünceleriniz, duruşunuz gözlerimin ve kulağımın hafızasında, görüyor ve dinliyorum.

Yazmışsınız, çizmişsiniz, yapmışsınız, düşünmüşsünüz, yetiştirmişsiniz. Çokça yaptığınız resimlerin içinde bir resim yapmışsınız halinizi anlatan.

“Acının resmi”…. İmza: Abidin Dino.

Nazım’ı şair olarak sevdim ama size aşık oldum.

Saygı göstermeye değer duruşunuza, yaşamınızın içini doldurmanız ve her zaman altını çizdiğiniz, şartlara bağlı olmayan sevgi ve bağlılık anlayışınıza, gittiğiniz her yerde ve her şartta filizlendirdiğiniz sanat anlayışınıza aşık oldum. Sizinle ilgili her bilgi beynimin kıvrımlarında harf harf dolaşıyor. ”

Abidin Dino

Bilir misiniz Abidin Dino’nun hikayesini….

1913’te İstanbul’da doğduğunu, 12 yaşına kadar İsviçre’de kaldığını, sonrasında devam ettiği Robert Kolej eğitimini yarıda bıraktığını, ağabeyi şair Arif Dino’nun da yardımıyla kendisini tamamıyla sanata verdiğini ve bir daha hiç kopmadığını… Rus film yönetmeni Sergei Yutkeviç’i izleyen Atatürk’ün, Yutkeviç’e bir türk gencini yetiştirme imkanı olup olmadığını sorduğunda; Yutkeviç’in dekoratör ve ressam olarak Abidin Dino’yu yanına aldığını (hal böyleyken, ülkenin aydını sayılan hükümetler tarafından yıllarca siyasi nedenlerle sürgün edildiğini anlamaya çalışmayınız)… Dönemin dünyaca tanınmış sanatçıları Gertrude Stein, Tristan Tzara, Eisenstein, Andre Malraux, Çetin Altan, Avni Arbaş, Pablo Neruda, Louis Aragon ve Pablo Picasso gibi isimlerle çok yakın dostluklar kurduğunu… Çağdaş Türk resminin öncülerinden ve hatta öncüsü olduğunu… Yunus Emre ve Mimar Sinan’a derin bir hayranlığı olduğunu, tasavvufla çizgiyi çağdaş bir üslupla yanyana getirebildiğini…. Hem şair, hem ressam, hem de heykeltraş olduğunu… Sürgünler ve yurtdışı yasağı sonrası kesin olarak Paris’e yerleştiğini… ABD, Cezayir ve Fransa’da çok sayıda sergi açtığını ama Türkiye’de açmaya cesaret edemediğni…. Sanatın ve yaşamın ne olduğunu göstermiş yaşam öyküsünü…

Sanatçıyı korkutmanın, hapsetmenin, küstürmenin ya da sürgün etmenin (kaçırmanın) kendi poponuza giren bir odun olduğunu…. Atatürk’ün ne büyük bir öngörüye sahip olduğunu… sonradan gelenlerin çoğunun hıyar ve yobaz olduğunu… Çoğu Atatürkçümüzün Atatürkçülüğünün göstermelik olduğunu… O’nu anlamanın bizzat ona yüz sürmek ya da ondan el almak olmadığını (bunu yapanların daha sonraki icraatları da ortadadır) …. Doğulu olmanın yobaz olmakla eş anlamlı olmadığını, Dino’nun yaşamı boyunca “gırtlağıma kadar doğuluyum” dediğini… sarsak beyinlere bu satırların hiç birşey ifade etmeyeceğini….

bilir misiniz?

* * * * *

Yanlış bilinen hikayeyi düzeltmek isterim.

Abidin Dino ile Nazım Hikmet arasında geçen “mutluluğun resmi” hikayesi sanıldığı gibi değildir.

Nazım kendisine “Abidin, bana mutluluğun resmini çizebilir misin” dediğinde, “Mutluluğun Resmi”ni çizmemiştir kendisi. Çizdiğini sandığınız resimdeki imza Abidin Dino’ya ait değildir, asıl imza resimdeki yatağın sağ köşesindedir ve “mutluluğun resmi” olarak baktığınız resmin ressamı Dianne Dengel’dir. Abidin Dino’nun çizdiği sanılan resimdeki sarışın kafaların ve simaların Türk ırkına, çizimin de Dino’nun tarzına uzak olduğunu anlamak zor değildir.

Hikayenin aslında Nazım Abidin Dino’ya şu mısralarla seslenir:

sen, mutluluğun resmini yapabilir misin abidin?
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren
melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne mavi yosunlu akvaryumda yüzen kırmızı balığın
ne de al çeperli elmanın
1961 yaz ortasındaki küba’nın resmini yapabilir misin?
çok şükür, çok şükür
bugünleri de gördüm
ölsem gam yemem gayrinin
resmini yapabilir misin üstad?

Abidin Dino, Nazım’a bir resim değil, bir şiirle karşılık verir:

Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
İşçiler gözler yolunu.
İnebilseydin o vapurdan
Ayağında Varna’nın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
Hasretle kucaklayabilseydim
Seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
Kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik meserret kahvesine,
İlk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
O günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler…
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız,
Anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiye’yi
Bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.

İşte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tual yeterdi;
Ne boya…

“Gırtlağıma kadar doğuluyum” diyen Dino resimlerinde, güleryüzlü ve şirin görünen kadınlardan çok, Adana’da kaldığı yıllarda gördüğü anadolu insanını tasvir eder. Bunlar, hastalığın yaygın olduğu ve hastalıklardan fazla sayıda insanın öldüğü zaman ve coğrafyaya ait; şakakları çukur, üzgün bakışlı, heykele benzeyen çalışmalardır.

Sanatsever ve sanatçı bir aileden gelen Dino’nun hayat hikayesinin kahramanlarından biri de yılmadan ve yorulmadan yanında yürüyen yol arkadaşı Güzin Dino.

Güzin Dino, sevgilisi Abidin için üniversiteyi yarıda bırakıp, yurtdışına çıkma yasağı bulunan Abidin Dino’nun yaşadığı Adana’ya gidip onunla evlenir. İlerleyen dönemlerde önemli çeviriler yapacak, dil bilimine hizmet edecek ve Ankara’da Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde doçentliğe kadar yükselecektir. Acı, sürgün, ayrılık ve doğru anlaşılamamayla dolu yılların içerisinde yanyana açmayı başarabilmiş iki çiçek. Ya da güneş balçıkla sıvanmazın başka bir şekli onların yaşamı.

Abidin Dino

“Dünyaya bir resim gibi bakabilmek lazım” der. Bu anlayış, bakılandan, çizilenden ve yazılandan çok; yazan ve çizen elin, bakan gözün ne baktığı ve gördüğünün önemli olduğunu söylemez mi? Bakan gözün kalitesi.

Yaşar Kemal’le söyleşilerinin de bulunduğu desen destekli kitabı “Yüzler”in girişindeki kitapta şöyle der: “Ne çok yüzler gördük, Bre Yaşar”….

Bugünlerde İz Tv’de Özel Gösterim programında “Merhaba Abidin” isimli belgeseli seyretme imkanı bulursanız, Abidin Dino’yu neden bu köşeye konuk ettiğimi anlayacağınızı düşünüyorum.

Bugün doğum günün olmasa da, iyi ki doğdun Abidin…

 

Dikkati Çekenler

8 Yorum

  1. Keşke sanatçılar da yaşayabilse bu ülkede. Keşke keşke keşke!!!!

  2. Güzin’siz bir Abidin mümkün değildir. Yazdığınız gibi genç yaşta fakülteyi bırakıp Abidin Dino ile bir ömür mutlu yaşamıştır.

  3. Sayın Dino’nun mezarının Aşiyan’da olduğunu söylemeyi unutmuşsunuz.

  4. Abidin Dinonun yazdığı şiir çok güzelmiş. Mutluluğun resmi hikayesinide yanlış biliyormuşum düzelttiğiniz için teşekkürler.

  5. Nazım Hikmet’in hayatını anlatan film berbattı iyi ki Abidin Dinonun filmini yapmamışlar.

  6. Hiç duymamıştım bu ismi merak ettim inceleyim bari

  7. bu güzel yazı için teşekkürler en kısa zamanda belgeseli seyredeceğim

  8. Şu sancılı günlerde bende gırtlağıma kadar doğuluyken Abidin Dino gibi içimi tuvallere dökerken bu satırları okumak çok iyi geldi bana. Yüreğinize sağlık.
    Bir ülke istiyorumm adı; DÜNYA
    Bir tek ırk istiyorum adı; İNSAN
    Bir tek kaynak istiyorum adı; SEVGİ
    Ve yüreklerde yükselen ve uygulana tek ses dizesi istiyorum adı;
    YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu