HaberSpor Haberleri

Matteo Ferrari’den özel açıklamalar

FerrariBeşiktaş’ın yeni transferi Matteo Ferrari, Beşiktaş Dergisi’nin Ağustos sayısı için yapılan röportajda ilginç açıklamalar yaptı.

İşte Matteo Ferrari:

Annen Gineli, baban İtalyan, sense Cezayir’de doğmuşsun. Epey kozmopolit bir yapınız var…

Babam petrol işinde çalıştığı için bütün dünyayı dolaşıyordu. Gine’de çalıştığı sıralarda da annemle tanışmışlar. Ardından annemi İtalya’ya götürmüş ve orada evlenmişler. Yine babamın işi gereği Cezayir’de oldukları dönemde de annem hamileymiş ve ben dünyaya gelmişim.

Futbol topuyla nasıl tanıştın?

Altı yaşındayken babamın şehri olan Ferrara’da futbola başladım ve dört senemi orada geçirdim. 10 yaşına geldiğimde ise Milano’ya gittim ve Inter’in altyapısına başladım. Orada A Takım’a kadar yükseldim.

Inter’in futbolcusu olduğun dönemde üç sezon boyunca Genoa, Lecce ve Bari takımlarında kiralık oynadın. Peki kiralık olarak oynamak bir futbolcuyu nasıl etkiler?

Evet, üç sezon kiralık olarak başka takımlarda oynadıktan sonra iki seneye yakın Inter’de tekrar oynadım. Ardından da Parma’ya transfer oldum. Bu kulübümle ortak aldığımız bir karardı. Çok gençtim ve tecrübeye ihtiyacım vardı. Bunun doğru bir karar olduğunu düşünüyorum çünkü döndükten sonra Inter’e daha yararlı oldum ve kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Yani bu benim için bir üzüntü kaynağı değildi.

Inter, Parma, Roma gibi İtalya’nın en büyük kulüplerinde futbol oynadın. Bir de bir İngiltere maceran oldu ve orada Everton formasını giydin. Geçen sene Genoa formasıyla İtalya’nın en iyi beş defans oyuncusundan biri seçildin. Sana göre kariyerinin en başarılı dönemi hangisiydi?

Parma’da forma giydiğim zamanlardı. Orada çok güzel yıllarım geçti. 23 yaşında kaptan oldum. Şehir çok güzeldi. Çok da iyi bir takımımız vardı. Ancak ekonomik sıkıntılar nedeniyle beni satmak zorunda kaldılar ve Roma’ya gittim. Orada da çok güzel bir dört sene geçirdim ama sorunuzun cevabı olarak Parma diyorum.

İtalya Milli Takımı ile ilgili neler söylemek istersin? Sanırım ilk maçını Türkiye’ye karşı oynamıştın…

İlk olmasa da direkt oynadığım ilk maçtı… Milli Takım’da iki buçuk sene boyunca yer aldım. İlk senemde Portekiz’deki Avrupa Şampiyonası’na katıldık. Yaş ortalaması 20-23 arasında olan oyuncularımız vardı. Benim için “Nesta ve Cannavaro’dan sonra üçüncü kişi” yakıştırmasını yapıyorlardı ancak ilk senemiz hem benim açımdan hem de takımımız açısından iyi geçmedi. Geri kalan bir buçuk senemiz için başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. Yeni bir çıkış içindeydik çünkü. Nitekim ben takımdan ayrıldıktan sonra İtalya, Dünya Şampiyonu oldu.

Bir stoper oyuncusu olarak bugüne kadar en rahat kiminle oynadın?

Cannavaro, Lourent Blanc ve Sensini ile oynadım. Nesta ile Milli Takım’da iyi ikili olmuştuk. Geçen sene Genoa’dayken yanımda oynayan iki genç partnerim vardı. Onlardan biri Milli Takım’a çıktı, diğeri çıkmak üzere. Bu sorunun cevabı herhalde “Benimle oynayan herkes iyi işler yaptı” şeklinde olabilir (gülüyor).

Böylesi başarılı bir kariyerden sonra yolunu Beşiktaş’a düşüren süreç nasıldı?

İtalya’da çok uzun zaman geçirdim. Giovanni Trapattoni zamanında Milli Takım’da yer aldım. Geçen sene İtalya’nın en iyi beş oyuncusundan biri seçildim. Bütün bunların dışında yeni bir deneyim yaşamak için arayışlara girmiştim. Beşiktaş’tan teklif geldiği zaman da fazla düşünmedim açıkçası. Hem çifte şampiyon olmuş hem Şampiyonlar Ligi’nde oynayacak bir takım. Ayrıca İstanbul da çok güzel bir şehir… Verilen para da tatmin edici olunca imzayı attım.

Şimdiye kadar sadece Everton için kendi ülkenin dışına çıktın. Beşiktaş bu anlamda ikinci tecrüben olacak. Bir uyum problemi yaşayacağını düşünüyor musun?

Tabii ki biraz zorluk oluyor ilk geldiğiniz zamanlar. İngiltere’de de böyle olmuştu. Ama şöyle düşünmek lazım; sonuçta buraya çalışmaya geliyorsunuz. Bu nedenle fazla sıkıntı yapacak bir şey yok ortada. Ki şu ana kadar Türkiye’de gördüklerimden çok etkilendim. Hem takım arkadaşlarım hem buranın atmosferi hem şehrin güzelliği… Çok etkilendim. Açıkça bir şey de söylemek istiyorum; ailemi fazla özlemiyorum çünkü burada da çok güzel bir ailem oldu.

İtalya’nın defans anlayışıyla bilinmesi nedeniyle, Türkiye’de “Defans oyuncusu alınacaksa İtalyan olmalıdır” gibi bir inanış var. Bu bağlamda senden de büyük beklentiler olacaktır…

Benim arkamda taşıdığım çok önemli bir geçmişim var. 12 sene boyunca Seria A’da oynadım. Farklı takımlarda forma giydim ve birçok değişik tecrübe yaşadım. Bütün bunlarla beraber geldim Beşiktaş’a. Açıkçası Türkiye Ligi’ni pek tanımıyorum. Oynadıkça tanıyacağım ama tecrübemi sahaya yansıtacağım konusunda söz verebilirim.

Beşiktaş’la çıktığın ilk antrenman da gol attın. Bir savunma oyuncusu olarak hücuma katılmayı seviyor musun?
Korner kullanılacağı zaman ileri gidip kafaya çıkmaya çalışırım. Pek gol atma özelliğim yok ama deniyorum (gülüyor).

Hava toplarında başarılı, hızlı ve güçlü bir fiziğe sahipsin. Bunun dışında nasıl özelliklere sahipsin?

Defans bölgesinde iyi bir organizatör olduğumu söyleyebilirim. Arkadaşlarımla devamlı konuşurum. Bunun dışında iyi ya da kötü anlarda sorumluluk almayı çok severim.

Bir savunma oyuncusu olarak saha içi karakterin nasıldır? Agresif misin yoksa soğukkanlı mı?

Maça ve karşımdaki oyuncuya göre değişir. Eğer ki teknik bir futbolcuyla mücadele ediyorsam agresif oynarım. Ama teknik değil de hızlı bir futbolcu varsa karşımda daha dikkatli oynarım. Onun yapacağı hareketi ondan önce düşünüp, ona göre pozisyonumu alırım.

Kariyerinde hiç direkt kırmızı kart görmedin. Sadece ikinci sarı kartlardan üç kırmızı kartın var. İtalyan bir savunma oyuncusu olarak bu büyük bir başarı…

Zaten agresif olmak demek, her şeye patır kütür girmek demek değildir. Nerede ne yapmanız gerektiğini bilmelisiniz. Ben de topla oynamayı, onu alıp dağıtmayı seven bir oyuncuyum. Agresif olmam gereken yerde de olurum. Her şeyin bir zamanı var.

Beşiktaş bu sezon, çifte şampiyon unvanını korumanın yanında Şampiyonlar Ligi’nde de başarılı olmak için mücadele edecek. Sen bu hedefle ilgili neler düşünüyorsun?

Bu takım geçen sene iki kupa kazanarak çok iyi işler başardı. Ancak bir futbolcu için en önemli arena Şampiyonlar Ligi ve orada önemli işler yapmaktır. Bizim şu anki hedefimiz grupları geçip bir üst tura çıkmak. Aynı zamanda geçen sezon kazanılan kupaları tekrar kazanıp yolumuza devam etmek…

Şampiyon olan kadroda yer almamana rağmen Şampiyonluk Balosu’na katıldın. Bu gelecek sezon için sana hırs kazandırdı mı?

Gerçekten çok güzel bir geceydi. Çok iyi vakit geçirdim. Aslında dışarıdan gelen biriydim ama takım arkadaşlarım beni yalnız bırakmadı. Hepsi ben de şampiyon olmuşum gibi davrandılar. İstanbul’da böyle bir gece yaşamak güzeldi. Gelecek sene o kupayı kazanmış biri olarak orada olmayı istiyorum.

Peki futbol dışındaki ilgi alanların neler?

Ailemle dışarıda olmayı, gezinmeyi seviyorum. Ayrıca basketbolla da çok ilgiliyim. NBA delisi olduğumu söyleyebilirim. Her gün maçlarını izliyorum. Benim için apayrı bir zevk.

[adrotate group=”11″]

Dikkati Çekenler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu