HaberSpor Haberleri

Banu Yelkovan’ın kaleminden “Gerçek Beşiktaşlılık”

Banu YelkovanBenim babam Beşiktaşlı. Anneleri hava şartları ne olursa olsun, “Bu havada maça gidilir mi?” bahanesiyle iki kızının ‘kız başına’ maça gitmesini engellemeye çalışırken gıkını çıkarmadı.

Ne anneden ne bizden yana tavır koydu, meselemizi kendi aramızda halletmemizi istedi. Kim bilir, belki de futbolu gerçekten sevip sevmediğimizi test ediyordu.

Benim babam Beşiktaşlı. Ama bize Beşiktaş formaları almadı, kendisi Beşiktaş kongre üyesi olmasına rağmen Beşiktaş maçlarına götürmedi, kendi takımını empoze etmeye çalışmadı. Ama baktı futbolu zaten seviyoruz, onun yerine basket maçlarına götürdü. Hüseyin Alp’le tanıştırdı Spor Sergi’de. Amma uzundu.

Benim babam Beşiktaşlı. Derbi maçlardan eve geldiğimizde kazanan Beşiktaş ise eve hasıl olmamız gece saat bir bile olsa, kapının hemen karşısına astığı Beşiktaş bayrağıyla karşıladı bizi. Kazanan bizim takımsa, saat akşam yedi bile olsa, ne hikmetse uykusu gelmiş ve yatmıştı.

Benim babam Beşiktaşlı. Bize sadece Hakkı Yeten’in değil Metin Oktay’ın ve Lefter’in anılarını da anlattı; yan yana maç seyredilen günlerin, sportmenliğin hikâyelerini. “Galatasaraylılar deniz tarafındaki tribünde otururdu, Fenerbahçeliler ortada, biz Gazhane tarafında, neredeyse ismen tanıyorduk herkesi” dedi tribünde çıkan kavgalara hayıflanırken.

Evet, Seba artık gelmeyecek ama…

Benim babam Beşiktaşlı. Faul yapan kendi futbolcusu bile olsa, yanlışsa ayağa kalkıp bağırdı ona. Golü rakip bile atmış olsa, güzelse alkışladı. Futbolcu sağda boşa kaçan arkadaşını görmediğinde “sağa at” diye tüyo verdi ona televizyona bağırarak. 2002 Dünya Kupası’nda ve 2008 Avrupa Şampiyonası’nda kazandığımız için değil, takım olduğumuz için sevindi. Galiba biraz da ağladı..

Benim babam Beşiktaşlı. Haziran aylarında Dünya Kupası’nı, tek kanallı günlerde pazar sabahları ikinci lige yükselme maçlarını açtı, biz kovboy filmini isterken. Çok kanallı zamanlarda televizyonumuzun ayarı hep bir spor müsabakasına çevrili oldu. Her maçın seyredilebilir olduğunu öğretti bize. Ve her sporun.

Benim babam Beşiktaşlı. Hayatı boyunca sol partilere oy verdi. Eşitlik ve kardeşliği savundu. Biz bacak kadarken bile “Kardeşlere de ver” diye aldı gofretleri, beslenme çantamıza okuldaki arkadaşlarımızda yoktur diye evde olsa bile hiç muz, mandalina konmadı. Sadece elma yiyebildik okulda.

Benim babam Beşiktaşlı. Arkadaşlarıyla buluşmaya gitmeye üşendi, maça gitmeye üşendi ama kongreye oy vermeye gitmeye üşenmedi hiç. Bir Süleyman Seba daha gelmeyeceğini biliyordu belki ama ona en benzeyeni gözleriyle görüp, çorbada tuzu olsun diye o tek oyunu ona vermeye gitti. Rakibinin kaydettirdiği üyeler karşısında ‘bir’ oyun bir anlamı olmayacağını bilemedi hiç, çünkü rakiplerin böyle yollara başvuracağını düşünemedi. Dedim ya, benim babam Beşiktaşlı.

Üzgün gözlerle seyretti

Benim babam futbolu sadece galibiyetten, kazanılan şampiyonluklardan, Avrupa’da başarıdan ibaret saymadı. Keyfiyetten, yarım sezonda gönderilen hocalardan, fütursuz demeçlerden, Beşiktaş’ı babasının malı sayanlardan, tribündeki rantlardan hiç hoşlanmadı. Bu cumartesi maçı çok çok üzgün gözlerle seyretti.

Sanırım benim babam artık Beşiktaşlı değil…

Banu Yelkovan / Radikal

[adrotate group=”3″]

Dikkati Çekenler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu