GündemHaberSpor Haberleri

İsmail Ünal’ı övmelere doyamayan Hıncal Uluç’a Atilla Aksel’den bir yanıt daha

Hıncal Uluç

CHP Genel Merkezi’nin Beşiktaş’ta bir dönem daha aday göstermeye cesaret edemediği İsmail Ünal’ı hala öven Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç’a Atilla Aksel’den çarpıcı bir yanıt daha geldi.

Doğma büyüme Ortaköylü, gazeteci, CHP Beşiktaş eski Genel Sekreteri Atilla Aksel’in Hıncal Uluç’a yönelik yazısı, yanıtı e eleştirileri şöyle;

13/ Şubat /2014 tarihindeki sayın İsmail Ünal’ın Beşiktaş Belediye Başkanı olarak yaptığı İCRAATLARI ! DAYANAKSIZCA ÖVEN yazınıza İTİRAZLARIMIZI iletmiştik.

27 Mart 2014 tarihinde köşenizde yazdığınız ” GEL 31 MART GEL” başlıklı, yine DOLAYLI OLARAK sayın İsmail Ünal’ı dayanaksızca öven yazınıza da İTİRAZLARIMIZ VAR…

Sayın Uluç,

CHP Merkez Yürütme Kurulu tarafından önerilip Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tarafından atanan Sayın Murat Hazinedar’ı “HİÇ BELEDİYECİLİK YAPMAMIŞ” olması nedeniyle ELEŞTİRİYORSUNUZ.
Bu eleştiriniz haksız, temelsiz ve kendinizle çelişen insafsızca bir eleştiridir.

Köşenizde defalarca icraatlarını dayanaksızca överek yere göğe sığdıramadığınız sayın İsmail Ünal, sayın Deniz Baykal tarafından ATANMADAN ÖNCE NE İŞ YAPIYORDU? Hatırlatalım BELEDİYECİLİKLE HİÇBİR İLİŞKİSİ OLMAYAN bir görev olan Beşiktaş Spor Kulübü Sekreteriydi…

Hatta o dönem sizin de talihsizlikler (Haber için tıklayın) yaşadığınız bir mafya liderine başka bir isimle vize alınmasından sorumlu BJK Travel’ın da yöneticisiydi. (Alaattin Çakıcı ile ilgili haber için tıklayın)

Şimdi icraatlarınından övgüyle söz ettiğiniz sayın İsmail Ünal’a göreve geldiğinde yapmadığınız eleştiriyi Sayın Murat Hazinedar’a yapmanız HEM TUTARSIZLIK HEM DE İNSAFSIZLIKTIR.

SİZİN BU TUTARSIZLIĞINIZA EN İYİ CEVABI BEŞİKTAŞ HALKI VERDİ SANIRIM…İSTANBUL REKORU % 78 OY ORANI

Sayın Uluç,

Yazmazsınız ama iyi bilirsiniz, 1980’den sonra, yani ilçelerin Müdürlükten Başkanlığa dönüştüğü günümüze kadar Beşiktaş İlçesi Belediye başkanlığına sayın Ayfer ATAY’dan başka BELEDİYE KÖKENLİ HİÇBİR BAŞKAN GELMEMİŞTİR.

Yazılarınızda EFSANE OLARAK NİTELENDİRDİĞİNİZ Sayın Yusuf NAMOĞLU BİLE FUTBOL HAKEMİYDİ..
CHP’nin son iki dönemdir Beşiktaş Belediye Başkanlığına BELEDİYE KÖKENLİ BİRİNİ ATAMAMASI ELEŞTİRİ konusu elbette yapılabilir, ancak öyle inanıyoruz ki bu eleştiri CHP ÖRGÜTÜ VE SEÇMENİ TARAFINDAN YAPILMAKTADIR, YAPILACAKTIR..
ANCAK SİZ NE CHP ÜYESİSİNİZ, NE DE SEÇMENİ..
OYUNUZU MHP ADAYINA VERECEĞİNİZİ AÇIKLADINIZ..
ANCAK NE TESADÜFDÜR Kİ O DA GAZETECİ VE HAYATINDA HİÇ BELEDİYECİLİK YAPMAMIŞ!!!
Garabetin bu kadarı ancak…

Sayın Uluç,

Yıllardır çok başarılı bir şekilde yaptığınız gibi; kelime oyunu yaparak “Hele benim özel merakım Kültür, Sanat ve yeşil olunca, Beşiktaş lider ilçe..

Buradaki Kültür Merkezi sayısına ulaşan başka ilçe yok. Üstelik merkezler dengeli dağılmış. Her Beşiktaşlı’nın yürüyüş mesafesinde bir merkez var ve göstermelik değil. Hemen her gece bir etkinlikle dolu.. Boş duran salon yok..” diye yazarak OKUYUCUDA SANKİ VAR OLAN TÜM KÜLTÜR MERKEZLERİ sayın İsmail Ünal DÖNEMİNDE YAPILMIŞ ALGISI YARATMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ.

Ancak bu çabanız GERÇEKLERLE ÖRTÜŞMEMEKTİR..
İsterseniz Beşiktaş ilçesindeki sayısı hala yetersiz olan KÜLTÜR MERKEZLERİNİN HANGİ BELEDİYE BAŞKANLARI TARAFINDAN YAPILDIĞINI HATIRLATALIM..
LEVENT, ORTAKÖY VE ZEYTİNOĞLU KÜLTÜR MERKEZLERİ Sayın Ayfer ATAY döneminde yapıldı.
MUSTAFA KEMAL KÜLTÜR MERKEZİ Sayın Yusuf NAMOĞLU döneminde yapıldı.
Sayın İsmail ÜNAL döneminde sadece ve sadece FULYA SANAT MERKEZİ yapılmıştır.
Sayın Uluç,
FULYA SANAT MERKEZİ ile ilgili olarak şu gerçekleri de bilginize sunmakta yarar görüyorum.
Bildiğiniz gibi Fulya Sanat Merkezi Sayın ismail Ünal döneminde BEŞİKTAŞ KULUBÜ VE AMATÖR SPOR KULÜPLERİNİN YARARLANDIĞI “ŞAN ÖKTEM SPOR KOMPLESİ” YOK EDİLEREK YERİNE REZDANS YAPILAN BİR YAPI BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE YER ALMAKTADIR.
Sayın Ayfer Atay’ın yoğun çabalarıyla üretilen ve Sayın Yusuf NAMOĞLU’nun da ÖZENLE KORUDUĞU BEŞİKTAŞ KULUBÜ VE BEŞİKTAŞ HALKININ HİZMETİNE SUNULAN ŞAN ÖKTEM TESİSLERİNİN ALANI İÇİNDE BEŞİKTAŞ BELEDİYESİNİN, YANİ BEŞİKTAŞ HALKINA AİT 2.000 m2 BİR ALAN MEVCUTTU. VE BU ALAN 2 EMSALDİ. BU DA ALANIN DEĞERİNİ KAT KAT ARTIRMAKTAYDI. İŞTE Sayın İsmail Ünal BU DEĞERLİ ALANI REZİDANS ALANININ SAHİBİ OLAN MÜTEAHHİTTE VERDİ ve YERİNE SADECE İÇİNDE GÖSTERİ MERKEZİNDEN BAŞKA BİR ŞEY OLMAYAN “KÜLTÜR” MERKEZİNİ ALDI.
ÜSTELİK VERDİĞİ YER BJK’NÜN PROJEDEKİ % 67 PAY SAHİBİ OLDUĞU ALANDAYDI.

SİZİN ÖVGÜYLE BAHSETTİĞİNİZ KÜLTÜR MERKEZİ BEŞİKTAŞ KULÜBÜ’NÜN TAPULU MALI ÜZERİNE YAPILMIŞTIR.
BİR ANLAMDA MÜTEAHHİTTEN ALMAK YERİNE KAMU YARARINA FAALİYET GÖSTEREN KULÜBÜN ARSASINDAN ALMIŞ VE KAMU MALININ MADDİ OLARAK KAYBA UĞRAMIŞTIR.

Belgeyi büyütmek için tıklayın
Belgeyi büyütmek için tıklayın

İlgili alanda m2 fiyatının 10 bin DOLAR OLDUĞU GÖZ ÖNÜNE ALININCA BEŞİKTAŞ HALKININ DAHA NE KÜLTÜR MERKEZLERİNİ SADECE KULÜPDAŞLIK ADINA KAYBETTİĞİNİ HERHALDE TAKDİR EDERSİNİZ !!!!
Ayrıca bu GARABETİN DUYARLI BEŞİKYAŞLILAR TARAFINDAN DA MAHKEMEYE TAŞINDIĞINI VE DAVANIN HALEN DEVAM ETMEKTE OLDUĞUNU DA HATIRLATIRIM.
İşte Sayın Uluç, İsmail Ünal 10 yıllık görev süresinde 1 tane KÜLTÜR MERKEZİ! YAPTI ONU DA BU ŞEKİLDE TARTIŞMALI VE SONU MAHKEMEDE BİTECEK ŞEKİLDE YAPTI! Ve siz bu İCRAATLARI! BAŞARI OLARAK SUNUYORSUNUZ.
ANCAK ÇOĞU ZAMAN OLDUĞU GİBİ İNANDIRICI OLMUYORSUNUZ.

Sayın Uluç,

Gelelim İsmail Ünal döneminin ” YEŞİL ALAN REKORTMENİ ” olduğu iddianıza…
NE YAZIK Kİ BU İDDİANIZ DA DİĞERLERİ GİBİ İNANDIRICI OLAMAKTAN UZAK VE DAYANAKSIZ!!
Bu İDDİALARINIZIN Dayanaksızlığını Sayın İsmail Ünal döneminde yapılaşmaya açılan İMAR AYKIRILIKLARINI DA İÇEREN VE NE YAZIK Kİ BEŞİKTAŞ BELEDİYESİNİN HİÇBİR YASAL İTİRAZI İLE KARŞILAŞMADAN BEŞİKTAŞI BETON YIĞININA ÇEVİREN BAZI YAPILARIN M2 LERİNİ GÖREREK ORTAYA KOYALIM.
FULYA REZİDANS KOMPLESİ 26.000 m2
ŞEHİT MEZARLIĞI. 9.000 m2
BÜYÜKHANLI. 15.000 m2
BÜYÜKHANLI (Sait Çifçi arkası). 8.000 m2
SAVOY. 101.000 m2
ORTAKÖY TOP SAHASI. 13.000 m2
ERMENİ MEZARLIĞI. 46.000 m2
ERAY KAPICIOĞLU. 8.000 m2
SITKI ÇİFTÇİ ilkokul alanı. 8.500 m2
KEMAL GÜRMAN. 2.500 m2
HAMİDE SARNICI. 5.000 m2
UÇAKSAVAR SİTESİ. 8.000 m2
SELENYUM. 6.000 m2
Sayın Uluç,
Bir çırpıda aklımız gelen bu yapılaşma alanları listesi çok daha uzatılabilir.
BU TABLO IŞIĞINDA ” YEŞİL ALAN REKORTMENİ ” iddianızı SİZ YİNE BİR GÖZDEN GEÇİRİN İSTERSENİZ.
Sayın Uluç,
BU DAYANAKSIZ YAZILARINIZI OKUDUKTAN SONRA sanırım yaşınız itibariyle gazeteciliğin temel ilkeleri olan sorup, soruşturma belgeleme gibi yeteneklerinizin AZALDIĞI ENDİŞESİNE KAPILDIM.
Ancak ORTAMIN BU KADAR KESKİNLEŞTİĞİ BİR DÖNEMDE SABAH GAZETESİNİN SAFI DA GÖZ ÖNÜNDEYKEN KÖŞENİZİ KORUMA ADINA OLMADIK GEREKÇE VE İDDİALARLA CHP YE TABİRİ CAİZSE “ÇAKMA” YETENEĞİNİZİ GELİŞTİRDİĞİNİZİ DE TESLİM ETMEK DURUMUNDAYIM.
Sayın Uluç,
ÖZETLERSEK;
İsmail Ünal’ ın 10 yıllık BEŞİKTAŞ BELEDİYE BAŞKANLIĞI BEŞİKTAŞ HALKI VE CHP YÖNETİMİ AÇISINDAN SÜKUTU HAYALDİR. VE BU NEDENLE YENİDEN ADAY YAPILMAMIŞTIR.
Sayın İsmail Ünal, BORÇ BATAĞINDA BİR BELEDİYE VE BETONLAŞMIŞ BİR BEŞİKTAŞ BIRAKIYOR.
KENDİSİ VE BÜROKRATLARI HAKKINDA AÇILAN SORUŞTURMA VE MAHKEMELER DE İŞİN CABASI..
HAL BÖYLE OLUNCA DA ONU SAVUNUR GİBİ YAPIP CHP’ye ÇAKMA GİRİŞİMLERİNİZ DE BOŞA ÇIKIYOR…
YAZIMI, SİZİ EN İYİ ANLATTIĞINA İNANDIĞIM SEZEN AKSU’nun 2004 yılında SİZE YAZDIĞI MEKTUBUN SON KISMIYLA BİTİRMEK İSTİYORUM.
Saygılarımla,
Atilla AKSEL
ZALİME HADDİNİ BİLDİRMEK, ÖKSÜZE KAFTAN GİYDİRMEKTİR..
Son olarak ‘zalimin meclisinde oturan da zalimdir’… Zalimin meclisinde oturmak istemediğim için…

Bunları neden yazdığımı daha iyi anlayabilmen için küçük bir hikaye ile tamamlıyorum yazımı:

Bir leylek, kendine yuva yapmak için yer arıyormuş. Epey bir bakındıktan sonra pek ünlü bir alimin evinin bacasına yapmış yuvasını, hem de bir şeyler öğrenirim diyerek. Bunu gören alim, ‘Vay sen benim bacama nasıl yuva yaparsın’ diyerek, büyük bir hiddetle, taş ve sopayla saldırmış leyleğe. Leylek zar zor canını kurtarmış ama kaçarken isabet eden taşlarla bir bacağını kırmış. Leylek adalete inanırmış. Mahkemeye vermiş alimi. Ve kazanmış davayı. Kadı, alimin de bir bacağının kırılmasına karar vermiş. Leylek itiraz etmiş hemen, ‘Aman Kadı efendi, lütfen ayağını kırmayın, kavuğunu alın yeter’ deyince, Kadı sormuş, ‘Neden?’ Leylek cevap vermiş, ‘Kavuğunu alın ki, başkaları da zalimi alim sanıp kırılmasın.’
—————————————————————————————————–
İLGİLENENLER İÇİN MEKTUBUN TAM METNİ
“Zalime haddini bildirmek, öksüze kaftan giydirmektir.”
Annemin eşsiz özdeyişlerinden biridir bu. Eğer sizi yöneten terazi vicdan
değilse, bu kadar güçlü ve yerleşik bir ifadenin icazetiyle dilediğiniz
kadar acılaşabilir, kötüleşebilirsiniz.
“Bu adam zalim”. Bu öyle bir cümle ki; adaleti olan ya da en azından
adaletli olma derdinde olan biri bu cümleyi zekanın yarattığı gerekçelerle
kurmayı kendine yakıştırmaz. Adaletli biri ancak kendine, kendi doğrularına,
zaaflarına, hırslarına, egosuna gerçekten mesafe koyabildiğinde ve vicdan
bunu onayladığında içindeki savaşçının önünü açar.
Sen zalim bir insansın
Ama sen zalim bir insansın Hıncal.
Arkadaşlığımız niye bitti biliyor musun?
Senin ikili ilişkilerde de vazgeçemediğin iktidar tutkusuyla, gücünü sınamak
için icat ettiğin uyduruk küslük oyunlarına geldiğim için değil. Orta sınıf
ahlakıyla yetişenlerin çok iyi bildiği o vefa duygusuyla, bana benzemeyeni
de sevebilmeyi, anlayabilmeyi değerli addederek, yirmi beş yıla yakın
sürüklediğim bu arkadaşlıkta hep içime sinmeyen, önceleri adını koyamadığım,
içten içe hep rahatsızlık veren tuhaf bir sezginin; sonunda, bana rağmen
pembe balonu patlatması yüzünden…
Sen en büyük harfler, en iri kelimeler ve büyük kahkalarla gereğinden fazla
sevgiden, iyilikten, dostluktan, sadakatten bahsederken çıkardığın
gürültünün bana, hiç durmadan babamın, “insan en fazla kendinde olmayandan
söz eder,” cümlesini hatırlatmasına engel olamadığım için…
Sonunda bir reklam filmi hizmetine sunulan o kocaman kahkahayı, bir türlü
sahici bir gülüşe benzetemediğim, insanın içine neşe yerine niye korku
saldığını bir türlü keşfedemediğim için…
Uzun zaman hiç anlam veremediğim yerli yersiz polemiklerde pekala incelikle
anlatabilecek yeterliliğin olduğu halde; ölçüsüz, sertleşen, keskinleşen,
fütursuzlaşan üslubunun, kendi markanı ve gücünü daha da parlatmak için
planlanmış bir strateji olduğunu fark ettiğim için…
Korunma içgüdüsü ile seninle mecburen uzlaşanların, aşağıdan alanların,
senin tabirinle yalakalık edenlerin içlerindeki bastırılmış nefretin, ilk
fırsatta nasıl yok edici bir güce dönüşeceğini bile bile, sonsuz yalnızlık
pahasına kalemini bu korku krallığının gücüne adadığın için…
“Hıncal, ne olur yazma beni köşende” diye her rica ettiğimde; “Bu ülkede
seni seveni severler. Çok tepki aldığım zamanlarda patlatıyorum bir Sezen
Aksu, ortalık süt liman,” diyebilecek kadar pişkinleşebildiğin için…
Her geçen gün biraz daha kendine mahkum olduğunu, samimiyeti, safiyeti
ıskaladığını, gerçekle bağlantılarını gitgide kaybettiğini seyretmekten
duyduğum üzüntü için…
Bir insanın büyük bütünü bu kadar gözden kaçırıp, bu kadar kükremesini
elimde olmadan küçümsediğim için…
Kişi, konu, gerekçe ne olursa olsun, neden ille de en aşağılayıcı, en
yaralayıcı sözleri tercih ettiğine, insanları nasıl böylesine iştahla küçük
düşürmeye çalışabildiğine, bir insan kalbine nasıl bu kadar kıyabildiğine,
kelimelerle gerçeği değiştirebileceğine nasıl inanabildiğine, her insan
yüreğinin haberle habaseti mutlaka ayırt edeceğini hissedemeyişine, bir
türlü akıl sır erdiremediğimden sonunda istemeye istemeye hiç kimseyi
gerçekten sevemediğine ikna olduğum için…
“Her insanın son ana kadar kredisi vardır” diyerek, beş dakikaya beş yıl
harcama cömertliğinden caydığım için…
Dört yıldır ölümcül bir hastalıkla uğraştığımı, bu hastalığın adının
“coushing sendromu” olduğunu, en önemli belirtisinin kortizona bağlı aşırı
yağlanma nedeniyle “moon face” yani ‘ay yüz’ olduğunu ve bel-baş arasında
yağ yastıkçıkları tabir edilen geçici doku deformasyonları oluşturduğunu,
hastalığımın neredeyse tamamen geçtiğini, bu süreç içinde değil estetikçiye,
dişçiye bile gitmemin yüzdeyüz yasak olduğunu bildiğin halde, bu durumu
başka türlü kullanabilecek kadar şeytanına yenildiğin için…
Benim hiç kimseyi kandırmaya kalkışmayacak kadar akıllı ve saygılı biri
olduğumu unuttuğun için…
Son olarak “zalimin meclisinde oturan da zalimdir”.. zalimin meclisinde
oturmak istemediğim için…
Bunları neden yazdığımı daha iyi anlayabilmen için küçük bir hikaye ile
tamamlıyorum yazımı:
Bir leylek, kendine yuva yapmak için yer arıyormuş. Epey bir bakındıktan
sonra pek ünlü bir alimin evinin bacasına yapmış yuvasını, hem de bir şeyler
öğrenirim diyerek. Bunu gören alim, “Vay sen benim bacama nasıl yuva
yaparsın” diyerek, büyük bir hiddetle, taş ve sopayla saldırmış leyleğe.
Leylek zar zor canını kurtarmış ama kaçarken isabet eden taşlarla bir
bacağını kırmış. Leylek adalete inanırmış. Mahkemeye vermiş alimi. Ve
kazanmış davayı. Kadı, alimin de bir bacağının kırılmasına karar vermiş.
Leylek itiraz etmiş hemen, ” Aman Kadı efendi, lütfen ayağını kırmayın,
kavuğunu alın yeter” deyince, Kadı sormuş, “Neden?” Leylek cevap vermiş,
“Kavuğunu alın ki, başkaları da zalimi alim sanıp kırılmasın.”
SEZEN AKSU *

[adrotate banner=”321″]

Dikkati Çekenler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu