HaberSpor Haberleri

İnadın getirdiği yer…

Teoman AkbenHerkesin galip geldiği bir haftanın son maçını oynamak stres yaratacak Beşiktaş’ta diye düşündük, ama Beşiktaş strese dahi girmeyecek kadar dışında gibi olayın.

Hafta içinde Fatih Altaylı’nın bu durumu anlatan şöyle bir sözü olmuştu:“Öyle puanlar kaybetti ki diğerleri, konuyla alakası olmayan Beşiktaş bile yarışa dahil oldu”. Kızdık biz de. “Ne demek konuyla alakası olmayan” dedik. Ama bakıyorsun sahada dönen anlamsız işlere, adam haklı değil de ne?

Beşiktaş önce içeride herkesin yendiği Diyarbakır’ı yenemedi, bir hafta sonra da dışarıda herkesin yendiği Manisa’yı. Geçen hafta seri bozuldu, bu hafta da gol yememe ünvanı. Rüştü (yine kucağına gelen topu tutamadığı için oluşan kornerde) üzerine gelen topu başının üzerinden yedi, evet. Önemli değil. İlelebet gol yemeyecek değildi sonuçta bu takım, nitekim vakti gelmiş, oldu. Ama işler iyi gitmiyor. Ligin en az gol yiyen takımı olmanın bedeli bu kadar kötü bir futbol oynamak olmamalı. Bir yerlerde ciddi sorunlar var. Çıkarın Ankaraspor maçını, 15 maçta 15 gol atmış, ondan da öte, oyun zekâsı yerlerde sürünen, bir Simpson’ı dahi olmayan bir takım; neredeyse bir yıldır gol atamayan bir santrafor ve bir Nihat problemi var ortada. Bunu avantaj kuralı nedir bilmeyen bir Selçuk Dereli’ye, Manisa’nın soğuğuna, ona buna yükleyip yine bir 8’de 8 bekleyeceksek, bekleyelim. Ama bir daha biraz zor gelir.

Mustafa Denizli gibi adamlara yapılacak son iş, bu tür insanlarla işi inada bindirmek. Kişisel kaprisleri uğruna, gemiyi değil, bütün kıtayı yakarlar çünkü. Bu işte de artık korkulan oldu. Nihat Kahveci olayı artık tam bir inatlaşmaya dönmüş durumda ve Mustafa Denizli “Benim istediğim oldu” diyecek diye, Beşiktaş da kaybediyor, Nihat da kaybediyor, herkes de kaybediyor. Kendini kazandı zanneden Mustafa Denizli dışında, kazanan ise her maç sadece rakipler. Devam Mustafa Hoca. Artık sana diyecek bir şey hakikaten kalmadı. “Bir adamı oynatmadan nasıl kazanırsın!” demek… Onu bilemiyorum da, bir adamı oynatarak nasıl kaybedersin, cümle aleme göstermiş durumdasın.

İşin Nihat ayağına gelince, Nihat’ın durumu artık doktorluk, terapilik bir hal aldı. İlk yarının başında Ekrem’in sol kanattan indiği pozisyonda Nihat altıpasa inmek istemedi. Herkes de gördü. Çünkü kaleciyle burun buruna kalacağı, yüzde 90 gollük bir pozisyondu. Kaçıracak olduğunda daha maçın başında başlayacak tepkinin hesabını yaparak, pozisyona gitmekten kaçtı Nihat. Ekrem soldan inerken, o koşuyor gibi yaptı. Mecbur kalıp koştuğunda da, artık altıpas içinden dokunma şansı kalmadığı için, on metre civarından vurmak zorunda kaldı ve golü de kaçırdı.

Bu, bir futbolcu takımını farkında olmadan nasıl sabote eder, bunu gösteren ibretlik bir sahnedir. Bu, Mustafa Denizli’nin eseridir. Ama “Hocam, iyi değilim, kafamı da kendimi de toparlamam lazım, bana biraz izin verin” demeyen; kendinden ümidi kesince artık tribünlere ve ekran başındakilere hakem şikâyet ederek hedef saptırma taktiklerine giren; önündeki topa koşmak yerine, pozisyonu kaybetme pahasına hakeme el kol yapmayı tercih eden Nihat’ın tutumunu artık kimse tasvip etmiyor.

Nihat’ın Beşiktaş’ın öz evladı olduğu, tribünlerin tepki göstererek ayıp ettiği, vs. yorumları, aynı Nihat’ın yaptığı gibi, tribünlere oynamaktır. “Bakın ne kadar olgun tepki veriyorum, ne kadar âlicenap bir kimseyim” şovudur. Başka bir şey değildir. Nihat’ın Beşiktaşlılığına şüphe yoktur. Ama Nihat Beşiktaş’tan eşek yüküyle para almaktadır. Nihat, yalvar yakar çağırıldığı yıllar, Beşiktaş’ı –gayet de haklı olarak– reddetmiş, yaşı 30’a gelip de kapağı hala Barcelona’ya, Real’e atamayınca, bir de önüne de çuvalla para konunca da (onda bile nazlanarak) “Eh madem” demiştir. Olay Beşiktaşlılıkta, öz evlatlıkta bitiyorsa, Nihat da bedava oynar, biz de deriz ki ‘adama ne verdik de ne istiyoruz’. Oysa Nihat’ın ilk kimliği Beşiktaşlılığı veya evlatlığı oğulluğu kızlığı oğlanlığı değil, kendisinin de bugüne kadar gayet iyi uyguladığı ve benimsediği gibi profesyonelliğidir. Yani yaptığı iş karşılığı para alan bir sporcu olmasıdır. Doğrusu da budur. Bunun sağladığı hakkı kullanarak zamanında Fenerbahçe ile de görüşmüş bir futbolcudur. Bunda da hiç eleştirecek bir şey yoktur. Şimdi baktığımızda gördüğümüz ise, Nihat’ın işini yapmıyor, iyi yapamıyor olduğudur. Nihat İspanya veya İtalya’da falan değil, Faröe Adalarında atsın 16 maçta 1 gol (o da rakibin ayağından sekerek), orada kulübeye bile oturamaz. Beşiktaş’ta ise sezonu hala prensler gibi paşalar gibi ilk 11’de geçirmekte. Hala da alan suçlu, oynadığı yanlış mevkiler suçlu, hakemler suçlu, yuhalayan taraftar suçlu, medya suçlu, 21 günlük askerlik dönemi suçlu, dört aydır oynamadığı top için, kaçırdığı dört haftalık antrenman dönemi suçlu, ama Nihat öz evlat.

Kimse Nihat’a hakaret veya küfür etmedi. Bırakınız seyirci ne tepki gösterecekse göstersin, bırakınız Nihat şu performans için milyon Euro’lar alacakken, her maça nafakadan keserek gelen seyirci memnuniyetsizliğini ifade etsin. O kadar uzun boylu değil.

Dikkati Çekenler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu