İkinci yarı yine durduk, ama ilk yarıyla uçtuk. Düşününce, zaten ne ilk yarıdaki futbol 90 dakika oynanır, ne ikinci yarıdaki bütün maç çekilir. Böyle iyi deyip mutlu olmaya bakmalı şimdilik.

Beşiktaş’ın şansı, Kasımpaşa’nın Buca’nın akıl ettiği, Gaziantep Büyükşehir Belediye’nin bile akıl edip uyguladığı hücumu uygulamayan, göbeği ısrarla bireysel geçmeye çalışan, Yattara’yla kanatlara takan bir rakip bulmasıydı karşısında. Böyle olunca, ikinci yarının o şok iki dakikası dışında fazlaca bir tehlike de yaratamadı aslında Trabzon.

Bunda bordo mavili takımın sahaya anlamsız ölçüde eksik çıkmasının da etkisi oldu tabii. Fenerbahçe maçı sanki yarınmış gibi, ya da tarihte ilk Çarşamba-Pazar maçını Trabzon oynayacakmış gibi; bir tek Trabzon’un maçı varmış, Beşiktaş da hafta sonu İstanbul Büyükşehir Belediyespor’la oynamayacakmış gibi Şenol Hoca’nın sahaya bir dolu eksikle çıkması, hem Trabzon’a etkili olma fırsatı bırakmadı hem de efsane olabilecek bir maça engel oldu.
Şenol Güneş’e sorunca, söylediği “ligin daha önemli olduğu”!

Lige önemsiz diyen yok da, ülkenin kupasına, federasyon kupasına, en büyük futbol ülkelerinde bile kutsal değeri olan bir kupaya bu kadar gazoz kupası muamelesi yapabileceğini sanmak da nereden çıktı?

Nereden çıktı söyleyelim, alamayanların mundar demesinden çıktı. Adama ‘Avrupa Kupasına direkt gitme şansı’ diyorsun, “E?” diyor; ‘sırf gurup lideri olarak bile alacağın para 300.000 TL’ diyorsun, “E?” diyor; itibar diyorsun, moral diyorsun, motivasyon diyorsun, istatistik diyorsun, tarih diyorsun, gelecek diyorsun, “E?” diyor. 30 sene alamazsan diyeceğin o tabii.

Ama senin böyle bir şansın da yok Şenol Hocam. Ligde son şampiyonluğunu gören genç taraftarın yok. Topu topu iki kulvarda koşacaksın, birini gözden çıkarmadan ikinciye bakamıyorsun. Bence Beşiktaş’ın kadrosuna bakınca uykuların kaçtı senin, daha maça çıkmadan mağlubiyetinin açıklamasına zeminini hazırladın. Ama bak n’oldu. Gruptan bile çıkamadın. Geçmiş olsun.

Beşiktaş’a gelirsek, defansta Toraman şenliği devam ediyor. İbo’nun, kestiğinde bir arkadaşına giden tek topu yok. O da, kesebilirse. Kestiği top bizim kaleye dönmezse. Arkasına adam kaçıyor, top kaçıyor, her şey kaçıyor. Nereye kadar gidecek bilmem. İsmail zaten süper.

Quaresma ve Guti’nin, altına düşmedikleri çizgi bir yana, takımda formu hızla yükselen adam Aurelio. Koşmaya, adam kovalamaya, top taşımaya başladı. Yer tutuyor, yerde, havada, her yerde o. Rakip degaj ve autlarının tamamı kafasında. Lazım olan Marco buydu. Daha da iyi olacak.

Beşiktaş’ın oyundan düştüğü dakikalar belli bir sistemin gereğiyse sözümüz yok. Ama Guti’nin yorulmasından kaynaklanan bir durum varsa, Simao’ya kapasitesini, Schuster’e de Ernst’i ve kesinlikle Fernandes’i hatırlatmak lazım. Her şeyin yola girmeye başladığı, sınırlı probleme sınırsız çözüm imkanı olan Beşiktaş’a, on dakika bile çaresiz görünmek yakışmıyor.

Güzel olacak. Daha da güzel olacak.

Teoman Akben